Bizimle iletişime geçin

DÜNYA

Cumhurbaşkanı Erdoğan,“İnsanlığın ortak mirası olan Ayasofya, yeni statüsüyle herkesi kucaklamaya çok daha samimi, çok daha özgün şekilde devam edecektir”

Haberler

on

Ayasofya Camii’nin ibadete açılmasına ilişkin Millete Sesleniş konuşması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm camilerimiz gibi Ayasofya’nın kapıları da yerli ve yabancı, Müslim ve gayrimüslim herkese sonuna kadar açık olacaktır. İnsanlığın ortak mirası olan Ayasofya, yeni statüsüyle herkesi kucaklamaya çok daha samimi, çok daha özgün şekilde devam edecektir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millete Sesleniş konuşması yaparak Danıştayın Ayasofya kararını değerlendirdi.

“AYASOFYA, YENİ STATÜSÜYLE HERKESİ KUCAKLAMAYA ÇOK DAHA ÖZGÜN ŞEKİLDE DEVAM EDECEK”

Danıştayın bugün, Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesini sağlayan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu düzenlemesini iptal ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna dayanarak çıkarılan Cumhurbaşkanlığı düzenlemesiyle Ayasofya’nın yeniden cami olarak hizmete açılmasını sağladıklarını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece Ayasofya, 86 yıl aradan sonra yeniden, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesinde belirttiği şekilde cami olarak hizmet vermeye başlayabilecektir. Bu kararın milletimize, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.

Kültür ve Turizm Bakanlığının, konunun idari ve teknik hazırlıklarıyla, Diyanet İşleri Başkanlığının da dini yönüyle ilgili çalışmalara hemen başladığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müze statüsünden çıkmasıyla birlikte, Ayasofya Camisi’ne ücretli giriş uygulamasını da kaldırıyoruz. Tüm camilerimiz gibi Ayasofya’nın kapıları da yerli ve yabancı, Müslim ve gayrimüslim herkese sonuna kadar açık olacaktır. İnsanlığın ortak mirası olan Ayasofya, yeni statüsüyle herkesi kucaklamaya, çok daha samimi, çok daha özgün şekilde devam edecektir” dedi.

“24 TEMMUZ 2020 CUMA GÜNÜ, CUMA NAMAZI İLE BİRLİKTE AYASOFYA’YI İBADETE AÇMAYI PLANLIYORUZ”

Hazırlıkları süratle tamamlayarak, 24 Temmuz 2020 Cuma günü, cuma namazı ile birlikte Ayasofya’yı ibadete açmayı planladıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Temmuz’a kadar camideki çalışmaların süratle yürüyebilmesi, bir an önce bu hazırlıkların bitmesi için burada ziyaret veya gelip burayı görme gibi bir telaşın içerisine girmenin doğru olmayacağını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zira aldığım bazı haberler çerçevesinde içeride ve dışarıda gelip oralarda görüntü vermek veya gösteri yapmak bunlar doğru değil. İnşallah 24’ünde hep birlikte burada cuma namazımızı kılar ve Ayasofya’yı da o gün her şeyiyle bitmiş olarak ibadete açarız” dedi.

“TÜRKİYE’NİN EGEMENLİK HAKLARIYLA İLGİLİDİR”

İçeride bazı eksikler olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu eksikleri de bu arada inşallah gidermiş olacağız ve 6 ay gibi bir süre içerisinde yapacağımız bazı hazırlıklar var. Onları da inşallah o süre içerisinde bitireceğiz. Tabii öyle bir burada hazırlıklar yapıyoruz ki bu hazırlıklar içerisinde Müslim, gayrimüslim, Hristiyan dünyasından kim gelirse gelsin, hepsi geldiği zaman burada yapılan dedikoduların olmadığını, tam aksine gerçekten bizler ecdadımızdan devraldığımız mirası nasıl geleceğe taşıyacağımızın da en güzel örneğini vereceğiz” diye konuştu.

Herkesi, ülkenin yargı ve yürütme organları tarafından alınan Ayasofya kararına saygılı olmaya davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uluslararası alanda bu konuda ortaya konulan her türlü görüşü elbette anlayışla karşılarız. Ancak Ayasofya’nın hangi amaçla kullanılacağı konusu, Türkiye’nin egemenlik haklarıyla ilgilidir. Yeni bir düzenlemeyle Ayasofya’nın ibadete açılıyor olması, ülkemizin egemenlik hakkı kullanımından ibarettir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı neyse, başkenti neyse, ezanı neyse, dili neyse, sınırları neyse, 81 vilayeti neyse, Ayasofya’nın vakfiyesine uygun şekilde camiye dönüştürülmesi hakkı da odur. Bu konuda, görüş belirtmenin ötesindeki her türlü tavrı ve ifadeyi, bağımsızlığımızın ihlali olarak kabul ederiz. Şu anda hemen arkamda bakınız, dev bir vakfiyename vardır ve bu Fatih’in vakfiyenamesidir. Ve bu vakfiyename içerisinde ne varsa o bizim için asıldır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak, nasıl diğer ülkelerdeki ibadet mekânlarıyla ilgili tasarruflara karışmıyorsak biz de tarihî ve hukuki haklarımıza sahip çıkma konusunda aynı anlayışı bekliyoruz. Üstelik bu, öyle 50-100 yıllık değil, tam 567 yıllık bir haktır. Şayet bugün inanç odaklı bir tartışma yapılacaksa bunun konusu Ayasofya değil, dünyanın dört bir yanında her geçen gün tırmanan İslam düşmanlığı ve yabancı nefreti olmalıdır” diye konuştu.

Türkiye’nin kararının, sadece kendi iç hukuku ve tarihi haklarıyla ilgili olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kararın arkasında duran tüm siyasi partilere ve liderlerine, sivil toplum kuruluşlarına, milletin her bir ferdine teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un fethi ve Ayasofya’nın cami hâline dönüştürülmesi hadisesinin, Türk tarihinin en şanlı sayfaları arasında yer aldığını belirtti.

“GENÇLİK YILLARIMIZDAN BERİ KALBİMİZDE BİR AYASOFYA SEVGİSİ VARDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet’in, diğer Hıristiyan mezhepleri tarafından dışlanan Ortodoks Kilisesi’ni de himayesi altına alarak gelişmesini sağladığını söyledi.

Bu ulu mabedin kubbeleri ve duvarlarının, o günden itibaren 481 yıl boyunca ezanlarla, salalarla, tekbirlerle, salavatlarla, hatmi şeriflerle, mevlid-i şeriflerle çınladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, asırlarca yaşadığı depremlerden, yangınlardan, yağmalardan ve bakımsızlıktan dolayı harap vaziyette olan İstanbul’un, fetihle birlikte yeniden ayağa kaldırıldığını, bu sürecin sembolünün de Ayasofya olduğunu ifade etti.

Fatih Sultan Mehmet Han’dan itibaren her padişahın, İstanbul’u ve Ayasofya’yı daha da güzelleştirmenin gayreti içinde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehrin Ulu Camisi olarak belirlenen Ayasofya’nın, zaman içinde etrafına ilave edilen yapılarıyla, tam tekmil bir külliye hâline dönüştürüldüğünü ve asırlarca müminlere hizmet verdiğini bildirdi.

Ayasofya’nın her devirde bu milletin tüm fertlerinin gönlünde ayrı bir yeri olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bizim de gençlik yıllarımızdan beri kalbimizde bir Ayasofya sevgisi vardır. Bu mabedi, kültür hazinesi kimliğine halel getirmeden, vakfiyesine uygun şekilde yeniden ibadete açarak milletimize önemli bir hizmet verdiğimize inanıyoruz.”

“TÜRK MİLLETİNİN AYASOFYA ÜZERİNDEKİ HAKKI, 1500 YIL ÖNCE BU ESERİ İLK İNŞA EDENLERDEN DAHA AZ DEĞİLDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millete Sesleniş konuşmasında, medeniyet tarihinin en önemli isimlerinden olan Mimar Sinan’ın, Ayasofya’ya en çok katkı yapan kişilerin başında geldiğini belirtti.

Ayasofya Camisi’nin, mihrabı, minberi, kürsüsü, minareleri, hünkâr mahfili, levhaları, nakışları, şamdanları, halıları, şadırvanı ve diğer tüm unsurlarıyla 481 yılda bu hâle geldiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarih boyunca hep İstanbul’un en kalabalık cemaatlerinin toplandığı Ayasofya, teravih, Kadir Gecesi ve bayram gibi müstesna günlerde gerçekten çok göz alıcı manzaraların yaşandığı bir yer olmuştur. Dolayısıyla, Türk milletinin Ayasofya üzerindeki hakkı, yaklaşık 1500 yıl önce bu eseri ilk inşa edenlerden daha az değildir. Tam tersine yaptığı katkılar ve güçlü sahiplenişi itibarıyla milletimizin, bugün insanlık mirasının en önemli eserleri arasında gösterilen Ayasofya üzerindeki hakkı daha fazladır” değerlendirmesini yaptı.

İstanbul’un, fetihle beraber Müslüman, Hristiyan ve Musevilerin barış ve huzur içinde bir arada yaşadığı bir şehir hâline geldiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tarih, fethettiğimiz her yerde refahı, güveni, huzuru ve hoşgörüyü hâkim kılmak için verdiğimiz büyük mücadelelerin şahididir. Bugün de ülkemizin her köşesindeki camilerimiz yanında her inanca ait binlerce tarihi mabet vardır. Ayrıca, cemaati olan her yerde kiliseler ve havralar faaliyet göstermektedir. Halen ülkemizde ibadete açık 435 kilise, sinagog ve havra bulunuyor. Başka coğrafyalarda benzerine rastlayamayacağımız bu manzara bizim farklılıklarımızı zenginlik olarak gören anlayışımızın bir tezahürüdür. Buna rağmen millet olarak, yakın tarihimizde dahi bunun tam tersi örneklerle karşılaşmaktan kurtulamadık. Osmanlı’nın çekilmek zorunda kaldığı Doğu Avrupa ve Balkan coğrafyasında, ecdadın asırlar boyunca inşa ettiği eserlerden pek azı hâlâ ayaktadır.”

Bugün yeniden ibadete açılması kararı vesilesiyle bir kez daha dikkatlerin üzerinde toplandığı Ayasofya tartışmalarının yaklaşık bir asırlık geçmişi olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu’nun ve İstanbul’un işgal yıllarında da Ayasofya’nın kiliseye çevrilmesi tartışmalarının yaşandığını hatırlattı.

“İBADETE KAPALI BULUNDUĞU YILLAR BOYUNCA ECDAT YADİGÂRI BU ESER, BÜYÜK BİR TARİH KIYIMINA MARUZ KALIR”

Ayasofya’ya yabancı ilgisinin, daha sonraki yıllarda, mozaik tamiri gibi bahanelerle sürdüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sırada tek parti dönemi hükümetinin, çıkardığı bir kararnameyle, “camilerin birbirine uzaklığının en az 500 metre olması gerektiği” kuralını getirerek Ayasofya’yı ibadete kapattığını kaydetti.

Bir süre sonra da 1 Şubat 1935 tarihinde Ayasofya’nın müze olarak ilan edilip ziyarete açıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “İbadete kapalı bulunduğu yıllar boyunca ecdat yadigârı bu eser, büyük bir tarih kıyımına maruz kalır. Caminin bitişiğindeki, İstanbul’daki ilk Osmanlı üniversitesi olan ve Fatih tarafından inşa ettirilen Ayasofya Medresesi, sebepsiz yere yıkılarak ortadan kaldırılır. Ayasofya’nın zemininde serili nadide halılar kesilerek sağa sola dağıtılır. Antika şamdanlar eritilmek üzere dökümhaneye götürülür. Halen yerinde duran şaheser levhalar ise çok büyük oldukları için kapıdan çıkarılamaz ve mecburen depoya kaldırılır. Bu levhalar daha sonra Demokrat Parti devrinde tekrar yerlerine asıldı. Ayasofya’nın uğradığı tahribat bunlarla sınırlı kalmaz. Cami olduğu devirlerden hiçbir eser kalmasın isteyenler, az kalsın Ayasofya’nın minarelerini dahi yıktıracaklardı.”

“PEK ÇOK CAMİNİN, MEDRESENİN BAŞINA DA BENZER FELAKETLER GELMİŞTİR”

Aynı dönemde Türkiye’nin dört bir yanında pek çok caminin, medresenin, ecdat yadigârı eserin başına benzer felaketler geldiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Esasen, tek parti döneminde alınan bu karar, tarihe ihanet olmanın yanında hukuka da aykırıydı. Çünkü Ayasofya ne devletin ne de herhangi bir kurumun malı değil, vakıf mülküdür” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Fatih İstanbul’u fethettiğinde, Roma İmparatoru unvanını da almış ve dolayısıyla Bizans hanedanı üzerine kayıtlı bulunan tüm emlake sahip olmuştur. İşte bu hukuka istinaden, Ayasofya da, Fatih’in ve onun kurduğu vakfın üzerine tapulanmıştır. Cumhuriyet döneminde bu tapu senedinin yeni harflerle hazırlanmış resmi bir sureti de çıkarılarak hukuki statüsü tescillenmiştir. Ayasofya Fatih’in tapulu mülkü olmasaydı, hukuken burayı vakfetme hakkı da bulunmazdı. Fatih Sultan Mehmet Han, Ayasofya’yı da içeren 1 Haziran 1453 tarihli yüzlerce sayfalık vakfiyesinin bir yerinde aynen şunları söylüyor. ‘Kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirir, bir maddesini tebdil eder, onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterir, yardım ederse, kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkar, camilikten çıkarır ve sahte evrak düzenleyerek mütevellilik hakkı gibi şeyler isterse yahut onu kendi batıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesabına geçirirse huzurunuzda ifade ediyorum ki en büyük haramı işlemiş ve günahı kazanmış olur. Bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun. Azapları hafiflemesin, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hâlâ bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.’ Evet, bugün alınan karar, aynı zamanda Fatih’in işte bu ağır bedduasından kurtulmamızı sağlamıştır. Gerçi, aynı zihniyet bugün de bırakınız Ayasofya’nın hüznünü gidermeyi, İstanbul’un en gözde camisi Sultan Ahmet’i müzeye dönüştürmeyi teklif edebilmektedir. Bu zihniyet geçmişte, Sultan Ahmet Camisi’ni resim galerisi, Yıldız Sarayı’nı kumarhane, Ayasofya’yı caz kulübü olarak kullanmayı da düşünmüş, hatta bir kısmını gerçekleştirmişti.”

Her dönemde olduğu gibi bugün de bu bakış açısının, çağdaşlık kisvesi altında çağ dışı bir anlayışın tezahürü olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vatikan’ın müze hâline dönüştürülerek ibadete kapatılmasını talep etmekle Ayasofya’nın müze olarak kalmasında ısrarcı olmak, aynı mantığın ürünüdür. Bunun bir adım sonrası, insanlığın en eski mabedi olan Kabe’nin ve yine kadim mabed Mescid-i Aksa’nın da müzeye dönüştürülmesi isteğidir. Rabbim ülkemizi ve insanlığı, bu zihniyetten ilelebet muhafaza eylesin diyorum. Rabbim bir daha bu milleti değerlerine düşmanlık edenlerle sınamasın diyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı eserlerin milletlerin ve devletlerin sembolü olduğunu söyledi; fikir ve sanat insanlarının hemen hepsinin Ayasofya’nın öksüzlüğü konusunu yazılarında, konuşmalarında dile getirdiğini vurguladı.

“AYASOFYA’NIN DİRİLİŞİ, MESCİD-İ AKSA’NIN ÖZGÜRLÜĞE KAVUŞMASININ HABERCİSİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün Ayasofya, inşa edildiği tarihten itibaren defalarca şahit olduğu yeniden dirilişlerinden birini yaşıyor. Ayasofya’nın dirilişi, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğe kavuşmasının habercisidir. Ayasofya’nın dirilişi, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların fetret devrinden çıkış iradesinin ayak sesidir. Ayasofya’nın dirilişi, sadece Müslümanların değil, onlarla birlikte tüm mazlumların, mağdurların, ezilmişlerin, sömürülmüşlerin umut ateşinin yeniden alevlenişidir. Ayasofya’nın dirilişi, Türk milleti, Müslümanlar ve tüm insanlık olarak dünyaya söyleyecek yeni sözlerimiz olduğunun ifadesidir. Ayasofya’nın dirilişi, Bedir’den Malazgirt’e, Niğbolu’dan Çanakkale’ye kadar tarihimizin tüm atılım dönemlerini yeniden hatırlayışımızın adıdır. Ayasofya’nın dirilişi, şehitlerimizin ve gazilerimizin emanetlerine gerekirse canımız pahasına sahip çıkma kararlılığımızın remzidir.”

Ayasofya’nın dirilişinin, Buhara’dan Endülüs’e kadar medeniyetin tüm sembol şehirlerine verilen bir gönül selamı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ayasofya’nın dirilişi, Alparslan’dan Fatih’e ve Abdülhamit’e kadar ecdadın tamamına vefamızın gereğidir. Ayasofya’nın dirilişi, Fatih’in fetih ruhunu şad etme yanında, Akşemsettin’in maneviyatını, Mimar Sinan’ın estetiğini ve zevkini de yeniden gönlümüzde canlandırmaktır. Ayasofya’nın dirilişi, insanlığın özlemle beklediği temeli adalet, vicdan, ahlak, tevhid ve kardeşlik olan medeniyet güneşimizin yeniden yükselişinin sembolüdür” diye konuştu.

“FATİH’İN EMANETİ AYASOFYA’NIN CAMİ OLARAK HİZMETE GİRMESİ, GECİKMİŞ BİR YENİDEN SİLKİNİŞTİR”

“Ayasofya’nın dirilişi, bu mabedin kapılarındaki zincirler yanında, topyekûn gönüllerdeki ve ayaklardaki prangaların da kırılıp atılmasıdır” sözlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ezanın aslına döndürülmesinden 70 yıl sonra Fatih’in emaneti Ayasofya’nın da cami olarak hizmete girmesi, gecikmiş bir yeniden silkiniştir. Bu tablo, İslam coğrafyasının dört bir yanındaki sembol değerlerimize yapılan hoyratça saldırılara verilmiş en güzel cevaptır. Türkiye, son dönemde attığı her adımla, artık zamanın ve mekânın nesnesi değil öznesi olduğunu göstermektedir. Millet olarak verdiğimiz tarihi mücadeleyle, temsilcisi olduğumuz medeniyetin aydınlık geleceği için maziden atiye tüm insanlığı kucaklayan bir köprü kuruyoruz. İnşallah bu kutlu yolda yürümeye, durmadan, duraksamadan, yılmadan, azimle, fedakârlıkla, kararlılıkla, menzile ulaşana kadar devam edeceğiz. Bir kez daha Ayasofya’nın yeniden camiye dönmesini sağlayan yargı kararı ve Cumhurbaşkanlığı düzenlemesinin hayırlı olmasını diliyorum. Ayasofya’yı insanlığın ortak kültürel mirası vasfını koruyarak cami olarak ibadete açacağımızın altını da tekrar çiziyorum.”

DÜNYA

Türk Hava Yolları, Airline Economics Tarafından Üç Ayrı Finansman Ödülüne Lâyık Görüldü.

Haberler

on

Küresel marka, 9 Eylül’de Londra’da gerçekleştirilen ‘’Airline Economics ’’ ödül töreninde “Yılın Garantili Finansmanı (Avrupa)” ve “Yılın Anlaşması (Avrupa)” ödüllerini alırken, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Üyesi ve Genel Müdür (Mali) Yardımcısı Doç. Dr. Murat Şeker de “Avrupa’da Yılın CFO’su’’ ödülüne layık görüldü.

Dünyada en fazla ülkeye uçan havayolu Türk Hava Yolları, çeşitli döviz cinslerinden elde ettiği gelirleri sayesinde kur riskini en aza indirip, maliyet verimliliğini sağlayabilmek için finansör portföyünü coğrafi olarak genişletmeye devam ediyor. 3 adet Airbus A350 uçağının AVIC International Leasing ve CCB Financial Leasing tarafından Çin Yuanı döviz cinsinden finansmanıyla, mevcut finansman yapısına bir döviz cinsi daha ekleyerek ‘’Yılın Anlaşması (Avrupa)’’ ödülünü almaya hak kazandı.

Ayrıca Bayrak taşıyıcı, 2 adet Airbus A350 uçağını da BNP Paribas & Citibank & NTT TC Leasing konsorsiyumunca Japon Yeni döviz cinsinden sağlanan Avrupa İhracat Kredisi Ajansları garantili JOLCO yapısı ile finanse ederek, Yılın Garantili Finansmanı (Avrupa) ödülünü aldı. Bu ödül, havayolunun 2007’den bu yana Japonya pazarında edindiği köklü konumunun bir göstergesi olarak ön plana çıkıyor.

Bu ödüllerle, Türk Hava Yolları’nın son birkaç yıldır sürdürülebilir büyüme ve başarısının merkezinde olağanüstü finansal liderliğinin, stratejik vizyonunun ve derin uzmanlığının yer aldığının altı çiziliyor. Doç. Dr. Şeker’in katkıları, Türk Hava Yolları’nın mali sağlığını güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda stratejik girişimlerini de destekleyerek Türk Hava Yolları’nın giderek daha rekabetçi ve değişken bir pazar ortamında başarılı olmasını sağladı. 2016 yılında Türk Hava Yolları’nın CFO’su olarak göreve başlayan Doç. Dr. Şeker, finansal operasyonları optimize etme, riskleri yönetme ve şirketin küresel aşamada rekabet avantajını korumasına destek olma stratejileri doğrultusunda markayı küresel çapta üst seviyelere taşıdı. Türk Hava Yolları’nın son yıllardaki etkileyici performansının temel itici güçlerinden biri olan Doç. Dr. Şeker, üstün liderliği, finansal uzmanlığı ve stratejik katkıları nedeniyle “Avrupa’da Yılın CFO’su” ödülüne layık görüldü.

Ödül törenine katılan Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Üyesi ve Genel Müdür (Mali) Yardımcısı Doç. Dr. Murat Şeker; “Bu ödüllere layık görüldüğümüz için teşekkür ediyor, güçlü ve büyük Türk Hava Yolları ailesinin bir parçası olmaktan onur duyuyorum. Bu başarı şirketimizdeki herkesin özverili çalışması ve marka aidiyetinin bir sonucudur. Bayrak taşıyıcı şirketimizin başarılı yolculuğunda stratejik hedeflerini sırasıyla gerçekleştireceğine gönülden inanıyorum.” dedi.

Türk Hava Yolları uçak finansmanı ekibi, farklı yapılardaki uçak finansmanı işlemleri hakkında detaylı bilgi sahibi olan deneyimli kadrosu ile havayolu endüstrisinde en düşük finansman maliyetli işlem oranlarına ulaşmayı başardı. Küresel marka, 2009 yılından bu yana gerçekleştirdiği ve birçoğu ilk kez uygulamaya konulmuş yaratıcı finansman modelleri ile ‘Global Transport Finance’, ‘Airline Economics’, ‘Airfinance Journal’ ve ‘Bonds, Loans & Sukuk Turkey’ gibi dünyaca ünlü kuruluşlar tarafından her yıl farklı finansman ödüllerine layık görüldü. Türk Hava Yolları, son 10 yılda gerçekleştirdiği yaklaşık 16 milyar USD tutarındaki finansman işlemlerinde toplamda 30 adet uluslararası finansman ödülü kazanarak, bu alanda da başarısını zirveye taşıdı.

Geçmiş Ödüller

2024 Airline Economics – Yılın Anlaşması (Global)
2024 Airline Economics – Yılın JOLCO Finansmanı
2024 Airline Economics – Yılın Sigorta Garantili Finansmanı
2023 Airline Economics – Yılın Anlaşması (Asya-Pasifik)
2022 Airfinance Journal – Yılın Finansmanı (Avrupa)
2022 Airfinance Journal – Yılın Yapılandırılmış Finansmanı
2022 Airline Economics – Yılın Anlaşması (Global)
2022 Airline Economics – Yılın Anlaşması (Avrupa)
2020 Airline Economics – Yılın Anlaşması (Avrupa)
2020 Airline Economics – Yılın En iyi (Sigorta) Garantili Finansmanı (Avrupa)
2019 Bonds, Loans and Sukuk – Yılın en iyi ulaştırma ve taşımacılık finansmanı
2019 Airline Economics – Yılın En iyi (Sigorta) Garantili Finansmanı
2018 Airline Economics – Yılın Anlaşması
2018 Global Transport Finance – Yılın Vergi Kalkanlı Uçak Finansmanı
2018 Bonds, Loans and Sukuk – Yılın Ulaşım Finansmanı Anlaşması (Orta Doğu)
2017 Airfinance Journal – Yılın Vergi Kalkanlı Uçak Finansmanı
2017 Global Transport Finance – Yılın Özgün Finansmanı
2017 Bonds, Loans and Sukuk – Yılın Ticaret ve İhracat Finansmanı (Orta Doğu)
2017 Bonds, Loans and Sukuk – Yılın Ulaşım Finansmanı Anlaşması (Orta Doğu)
2017 Bonds, Loans and Sukuk – Yılın Yapılandırılmış Finansmanı (Orta Doğu)
2015 Airfinance Journal – Yılın Sermaye Piyasaları Finansmanı
2015 Airfinance Journal – Yılın Vergi Kalkanlı Uçak Finansmanı
2015 Airline Economics – Yılın Anlaşması (Editör’ün Seçimi)
2015 Airline Economics – Yılın Anlaşması (Avrupa)
2015 Global Transport Finance – Yılın EETC Anlaşması (Avrupa)
2015 Bonds, Loans and Sukuk – Yılın Ticaret ve İhracat Finansmanı (Orta Doğu)
2015 Airfinance Journal – Yılın Uçak Motoru Finansmanı
Yenilikler

Çin Yuanı ile uçak finansmanı sağlayan Çin dışındaki ilk yabancı havayolu (2024)
İlk ITASCA garantili Fransız vergi kalkanlı finansman (2023)
İlk AFS garantili İtalyan vergi kalkanlı finansman (2021)
İlk UKEF garantili Fransız vergi kalkanlı finansman (2020)
İlk AFS garantili finansman yapısında finansman (2019)
İlk Balthazar garantili Fransız vergi kalkanlı finansman (2019)
İlk AFIC garantili İtalyan vergi kalkanlı finansman (2018)
İlk SACE garantili Fransız vergi kalkanlı finansman (2018)
İlk AFIC garantili Fransız vergi kalkanlı finansman (2017)
İlk Japon Yeni EETC Jolco ihracı (2015)
İlk US Ex-Im garantili Fransız vergi kalkanlı finansman (2015)
İlk EECA garantili İtalyan vergi kalkanlı finansman (2014)
İlk US Ex-Im garantili Japon Yeni bonoya çevrilebilir yedek motor tahvili (2014)
İlk EECA garantili Japon Yeni İtalyan vergi kalkanlı finansman(2014)
İlk US Ex-Im garantili Japon Yeni bonoya çevrilebilir tahvil (2013)
İlk EECA garantili Jolco finansmanı (2011)

OKUMAYA DEVAM ET

DÜNYA

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar İngiliz Parlamentosu’nda düzenlenen resepsiyona katıldı

Haberler

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, parlamenterler, büyükelçiler, düşünce kuruluşu temsilcileri, Birleşik Krallık basın mensupları, iş dünyası ve sivil toplum temsilcilerinin katıldığı bir resepsiyonda konuşma yaptı.
“Kıbrıs Sorununun 60 Yılı” başlıklı etkinlik, Holbeach’li Lord Taylor ve Kuzey Kıbrıs için Özgürlük ve Adalet kampanyası tarafından Parlamento Binası’ndaki The Pavilion’da gerçekleşti.

Cumhurbaşkanı Tatar burada yaptığı konuşmasında şunları söyledi:

“Kıbrıslı Türklerin Cumhurbaşkanı olarak, halkımın gelişimini olumsuz etkileyen izolasyon ve kısıtlamaların kaldırılmasını talep ediyorum. Halkımın izole edilmesinin bu çağda yeri yoktur, çünkü halkım Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunması için tüm müzakere süreçlerinde yoğun çabalar ortaya koydu. Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs sorununa adil, pratik ve sürdürülebilir olacak müzakere edilmiş bir çözüm bulunmasını istemektedir”.

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Kıbrıs’ta iki Devlet arasında istikrar ve iş birliği istiyoruz. Kıbrıs’ta son 60 yıldır fiilen iki devlet bulunmaktadır ve ileriye dönük doğru yol, Kıbrıs’a sadece 60 km mesafede bulunan Türkiye üzerinden taşınması mümkün olan doğal kaynaklar konusunda iş birliği yapmaktır.”

Cumhurbaşkanı Tatar, birkaç gün önce Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile bir görüşme gerçekleştirdiğini belirterek şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz ile enterkonnekte konusunda önemli görüşmeler yaptık. Kıbrıs’ın hem kuzeyini hem de güneyini, zaten AB’ye bağlı olan Türkiye üzerinden birbirine bağlayabileceğimiz, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında bir köprü olabilecek ve geleceğe yönelik güveni arttıracak çok daha uygulanabilir bir proje öneriyoruz. Kıbrıs’ta ilerlemenin yolu iki devletin enerji, su, mayın temizleme ve düzensiz göç gibi Ada’nın karşı karşıya olduğu güçlüklerin ele alınması gibi farklı alanlarda iş birliği yapmasından geçmektedir. Sizlere burada, Parlamenterler Meclisinde hitap ederken, uluslararası topluma Kıbrıs Rum tarafını Kıbrıslı Türklerle iş birliği yapmaya teşvik etmeleri çağrısında bulunuyorum, zira KKTC’nin statüsünün güçlendirilmesi anlamına geleceği bahanesiyle bizimle iş birliği yapmayı reddediyorlar. Ancak, Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki kurucu ortağından biri olduğu, self-determinasyon hakkına sahip olduğu, tarihi ve kültürü nedeniyle ve Ada’nın Türkiye’ye coğrafi yakınlığı nedeniyle Kıbrıs meselesinin bir tarafı olduğumuz gerçeğini kimse inkâr edemez. Ada’ya sadece 40 mil uzaklıkta bulunan ve Ada’nın refahı için bize büyük bir fırsat sunan Anavatan Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının rızası olmadan hiç kimse Kıbrıs sorununa çözüm bulamayacaktır.”

Türkiye’nin bugün 80 km’lik deniz altı boru hattıyla KKTC’ye yılda 75 milyon m3 tatlı su taşıdığınıa değinen Cumhurbaşkanı Tatar, “Küresel ısınma ve yağışların azalması nedeniyle su kaynakları çok azalan ve kuraklığın pençesindeki ülkemize Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde Türkiye’den su taşıyoruz. Bu su, Kıbrıs Adası için çok kıymetlidir. Turizm, tarım ve diğer sektörlerimiz için çok önemli. Dolayısıyla biz diyoruz ki bunu Kıbrıslı Rumlarla paylaşabiliriz. Eğer adil, pratik ve sürdürülebilir bir çözüm bulabilirsek, Türkiye limanlarını Kıbrıs Rum gemi ve deniz araçlarına ve diğer tesislere açacaktır. Türkiye’nin hava sahası da Larnaka’ya doğrudan uçuşların yapılabilmesi için açılacak, Kıbrıslı Rumlar çok daha fazla refaha ulaşabilecekler. Bu da gelecek nesillere çok daha fazla refah, barış ve işb irliği sunmamızı sağlayacaktır” dedi.

İngiliz halkının bu vizyonu destekleyeceğine inanç belirten Cumhurbaşkanı Tatar, “Kıbrıs’ta iki Egemen İngiliz Üssü bulundurmaktadır. Ortak bir tarihimiz ve kültürümüz var, İngilizlerin adalet ve herkes için eşitlik değerlerini paylaşıyoruz. Birleşik Krallık’ta yaşayan en az 350,000 Kıbrıslı Türk var, bunlar ülkede hayatın farklı alanlarında başarı elde ettiler ve Anavatanları KKTC ile de güçlü bağları vardır.. Uzun süredir sürüncemede olan Kıbrıs sorununa adil, gerçekçi ve sürdürülebilir bir çözüm bulmak gelecek nesillere borcumuzdur” dedi.

BM Genel Sekreterinin Maria Angela Holguin Cuellar’ı yeni bir süreç başlatmak üzere iki taraf arasında ortak bir zemin olup olmadığını araştırmak üzere Özel Temsilcisi olarak atadığını belirten Cumhurbaşkanı Tatar, “Egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüzle ilgili olarak bizi tatmin edecek hususları ilettik. İki devletli çözüm için yeni bir vizyonumuz var. İki devletli çözüme giden yolda, egemen eşitliğimizin ve eşit uluslararası statümüzün kritik önemde olduğunu ve teyit edilmesi ve kabul edilmesi gerektiğini belirttik. Bunlar tarihten gelen ve Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetini kuran 1960 anlaşmalarında yer alan doğal haklarımızdır. Kıbrıslı Türkler eşit doğal haklara sahip cumhuriyetin kurucu ortaklarıdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk Halkı’nın egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün teyit edilmeden yeni ve resmi müzakerelere başlanamayacağının da altını çizdi.

Kıbrıs Adası’nın tarihine de değinen Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk Halkı’nın yarım asrı aşkın bir süredir çözüme ulaşmak için her zaman çetin çabalar ortaya koyduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Tatar, “Uzun yıllar süren müzakerelerin ardından Nisan 2004’te Annan Planı olarak bilinen BM Kapsamlı Çözüm Planı Ada’nın her iki tarafında ayrı ayrı eş zamanlı referanduma sunuldu. Kıbrıs Rum Tarafı planı ezici bir çoğunlukla yüzde 76 oranında reddetmiştir. Kıbrıs Türk Halkı ise planı yüzde 65 oranında kabul etti. Bir hafta sonra Kıbrıslı Rumlar AB’ye üye olarak kabul edilirken, Kıbrıslı Türkler bu denklemin dışında tutuldu. Uluslararası toplum tarafından izolasyonumuzun sona erdirilmesi, yani ülkemle doğrudan uçuşların ve doğrudan ticaretin engellenmesi konusunda verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi. Sporcularımız bile önde gelen önemli uluslararası spor turnuvalarına katılamıyor. Buse Savaşkan isimli bir Kıbrıslı Türk atlet, Türkiye milli takımında yer alarak Paris Olimpiyatlarına katılabildi. Futbol kulüplerimiz ceza alacakları için başka ülkelerin kulüpleriyle uluslararası dostluk maçları bile yapamıyor. Nerede benim halkıma adalet ve eşit muamele? Uluslararası topluma ve garantör güçlerden biri olan İngiltere’ye bu politikaları gözden geçirmeleri ve izolasyonumuza son vermeleri için çağrıda bulunuyoruz. Bu ele alınması gereken bir insan hakları meselesidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Tatar, Annan Planı döneminde görev yapan İngiltere eski Dışişleri Bakanı Jack Straw’un bugün Kıbrıs’ta iki devletli bir çözümü desteklediğini ve çözümden önce Kıbrıs Rum tarafının AB üyesi olmasının hata olduğunu söylediğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Tatar, Lord Holbeach’e, Parlamenterlere, Büyükelçilere, düşünce kuruluşu temsilcilerine ve tüm seçkin konuklara etkinliğe katıldıkları için teşekkür etti.
Lord Holbeach ise Cumhurbaşkanı Tatar’a şunları söyledi:

“Cumhurbaşkanı Tatar, kendisine göre iki devletli çözümün tek yol olduğunu açıkça ifade etti. Bizim çıkarlarımızın da Kuzey Kıbrıs devletini inşa etmekte yattığını görebiliyorum. Onun gibi zeki bir adamın bu ülke için bir övünç kaynağı olduğunu ve Kıbrıs Türk halkı için çabaladığını söyleyebilirim. Birçok yönden onların Anavatanını temsil ediyor ve kendisini burada ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyorum.”

Kuzey Kıbrıs için Özgürlük ve Adalet kampanyası eş başkanları Çetin Ramadan ve Rikki Williams da resepsiyonda, kampanyanın hedefleri ve projeleri hakkında bilgi verdiler.

OKUMAYA DEVAM ET

DÜNYA

OSB SAYISI 362’YE ULAŞTI

Haberler

on

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Edirne Uzunköprü Atatürk OSB ve Gaziantep Nurdağı OSB ile organize sanayi bölgelerimizin sayısını 362’ye çıkardık. 120 bin hektarlık alanda, 362 OSB ile üretim altyapımızı sağlamlaştırdık.” dedi.

Bakan Kacır, sosyal medya adresi X üzerinden yaptığı paylaşımda, “Türkiye üretiyor, güçleniyor. Edirne Uzunköprü Atatürk OSB ve Gaziantep Nurdağı OSB ile organize sanayi bölgelerimizin sayısını 362’ye çıkardık. Her yeni Organize Sanayi Bölgesi, üretim kapasitemizi artırıyor, ekonomimize katkı sağlıyor. 120 bin hektarlık alanda, 362 OSB ile üretim altyapımızı sağlamlaştırdık. Türkiye’nin her bölgesinde istihdam ve yatırım fırsatlarını büyütüyoruz. Sanayimizi daha da güçlendirecek adımlar atmaya devam ediyoruz. Yatırımlarımızla Türkiye’nin kalkınma yolculuğuna hız kesmeden devam ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

362 OSB’YE ULAŞILDI

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca, 2 yeni OSB’ye daha sicil verilerek tüzel kişilik kazandırıldı. Toplam OSB sayısı 362’ye yükseldi. Yeni kurulan 100 hektar büyüklüğündeki Edirne Uzunköprü Atatürk OSB ve 100 hektarlık Gaziantep Nurdağı OSB ile toplamda yaklaşık 120 bin hektarlık alanda kurulu 362 OSB’ye ulaşıldı.

OKUMAYA DEVAM ET

DÜNYA

DÜNYA4 gün önce

Türk Hava Yolları, Airline Economics Tarafından Üç Ayrı Finansman Ödülüne Lâyık Görüldü.

Küresel marka, 9 Eylül’de Londra’da gerçekleştirilen ‘’Airline Economics ’’ ödül töreninde “Yılın Garantili Finansmanı (Avrupa)” ve “Yılın Anlaşması (Avrupa)” ödüllerini...

DÜNYA6 gün önce

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar İngiliz Parlamentosu’nda düzenlenen resepsiyona katıldı

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, parlamenterler, büyükelçiler, düşünce kuruluşu temsilcileri, Birleşik Krallık basın mensupları, iş dünyası ve sivil toplum temsilcilerinin katıldığı bir...

DÜNYA1 hafta önce

OSB SAYISI 362’YE ULAŞTI

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Edirne Uzunköprü Atatürk OSB ve Gaziantep Nurdağı OSB ile organize sanayi bölgelerimizin sayısını...

DÜNYA1 hafta önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Üyesi Kıratlı’nın yemin törenine katıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Metin Kıratlı’nın yemin törenine katıldı. Anayasa Mahkemesi (AYM) Yüce Divan Salonu’nda gerçekleştirilen...

DÜNYA1 hafta önce

Türk Devletleri Teşkilatı Adalet Bakanları Konseyi’nin ilk toplantısı Kazakistan’ın Astana şehrinde yapıldı.

Kazakistan Astana

DÜNYA2 hafta önce

Emine Erdoğan, İstanbul Çocukları Vakfı Koruyucu Aile Şenliği’ne katıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, İstanbul Valiliğince düzenlenen İstanbul Çocukları Vakfı Koruyucu Aile Şenliği’nde koruyucu aileler ve çocuklarla...

DÜNYA2 hafta önce

Mısır Cumhurbaşkanı es-Sisi Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde

“Türkiye’ye Hoş Geldiniz”

DÜNYA3 hafta önce

30 Ağustos Zafer Bayramı: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anıtkabir’de düzenlenen törene katıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü nedeniyle Anıtkabir’de düzenlenen törene katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,...

DÜNYA3 hafta önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ’30 Ağustos’ mesajı

“Büyük Zafer, milletimizin Anadolu topraklarındaki varlığını ebediyen tescil etmiştir”Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda, “Gazi Mustafa Kemal...

DÜNYA3 hafta önce

Türk Hava Yolları, Türkiye Milli Paralimpik Komitesi Ana Sponsoru Oldu

Türk Hava Yolları

EN ÇOK OKUNAN HABERLER

seers cmp badge
tr_TRTurkish