“1 Aralık Kazakistan Kurucu Cumhurbaşkanı Günü” münasebetiyle KURUCU CUMHURBAŞKANI ELBAŞI NURSULTAN NAZARBAYEV’İN KAZAKİSTAN’IN MODERNLEŞMESİNDEKİ ROLÜ
Modernleşme süreçleri Modernleşme olarak tanımladığımız süreç, devletlerin uluslararası arenada güçlü bir devlet olarak ayakta kalma çabasıdır. Bu kavram Avrupa ülkelerinin 17. yüzyılda uluslararası politikada ön plana çıkmasıyla gündeme gelmiş ve o günden bu güne gündemdeki yerini kaybetmemiştir. 19. yüzyılın sonuna doğru Japonya’nın başarılı bir şekilde modernleşmesi, Avrupa dışındaki ülkelerin de modernleşebileceği anlayışını oluşturmuştur. Yirminci yüzyılda dünyanın çeşitli yerlerinde bir dizi modernizasyon atılımları gerçekleşmiştir. Özellikle İslam Dünyasında Türkiye bir model olarak ön plana çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde sömürgeci imparatorlukların dağılmasıyla bağımsızlıklarına kavuşan Asya ve Afrika ülkeleri de modernleşme süreçlerini başlattı. 1970’lerde önce Tayvan, Singapur, Hong Kong ve Güney Kore gibi “Asya Kaplanları” dalgası, sonra Çin’in başarısı gündeme gelmiştir. Günümüzde de Brezilya, Endonezya, Meksika ve diğer ülkelerde modernleşme süreci yaşanmaktadır. Bu örneklerde uluslar, tarihsel gelişimin zorluklarını aşmayı, dünya hiyerarşisinde daha üst sıralara tırmanmayı ve devletlerini radikal bir şekilde yenilemeyi başarmışlardır.
Nazarbayev Etkeni 1990’larda Kazakistan da modernleşme yolculuğuna başladı. Ülkemizin yeniden doğuşu ve ileriye doğru atılım dönemi 1990’ların zor tarihsel aşamasına denk gelmiştir. Bu dönem, uluslararası güvenlik, enerji ve petrol piyasası alanında önemli olayların yaşandığı ve ayrıca “Avrasya” adında yeni bir bölgenin oluşma dönemi idi. Kazakistan bu olayların tam ortasında ve bu yeni bölgenin tam merkezinde bulunmaktaydı. Bu dönem, 70 yıldan uzun süredir var olan uluslararası siyasi sistemin keskin bir şekilde yıkıldığı ve dünya oyuncularının hala bilinmeyen koşullarda diyalog ve işbirliği için uygun bir format aradığı bir belirsizlik ve küresel türbülans zamanıydı Kazakistan’ın devlet olarak oluşumu böyle bir “kaynayan” uluslararası ortamda gerçekleşti. Bugün, bağımsız Kazakistan’ın gelişme yolunun ne olabileceği ile ilgili farklı görüşler olabilir. Ancak, ülkenin ilk liderinin kişiliğinin cumhuriyet tarihinde en önemli etken olduğu aşikârdır. Bir kişinin tarihin akışını değiştirdiği pek çok kez görülmüştür. Sorumluluk alma, ülkenin kalkınması hakkında net bir görüşe sahip olma ve onu savunabilme yeteneği gibi özellikler tarihin kritik dönüm noktalarında yönetimde bulunan insanlara hastır. Bu bağlamda Nursultan Nazarbayev’in Kazakistan tarihinde oynadığı rol; Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk, Fransa’da Charles de Gaulle, Malezya’da Mahathir Muhammed, Singapur’da Lee Kuan Yew ve Çin’de Deng Xiaoping’in ülkelerinin gelişiminde oynadığı rollerle kıyaslanabilir. Halk tarafından 1 Aralık 1991’de cumhurbaşkanı olarak seçilen Nazarbayev, kendi sözüyle “uçurumun kenarında duran” bir devletin tüm yükünü kendi omuzlarına almıştır.
Sovyet Sisteminin Çöküşü SSCB’nin çöküşünün arifesinde Kazakistan’ın durumu oldukça kötü idi. İstatistiklere göre, kendisi de ekonomik ve teknolojik olarak gelişmiş ülkelerden geride kalan Sovyetler Birliği’nde, Kazakistan en son sıraların birindeydi. Açıkçası, SSCB’de Kazakistan’a sadece tarım ve hammadde deposu rolü biçilmişti. Dolayısıyla, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, Kazakistan’ı zorlu bir süreç beklemekteydi. Öncelikle ülke coğrafik olarak dezavantajlı konumdaydı. Rusya ve Çin gibi büyük güçler ile istikrarsız güney arasında, uluslararası sulardan uzakta, kıtanın iç tarafında yer almaktaydı. Bu coğrafik konum bir yandan jeopolitik tehdit oluştururken, diğer yandan ekonomik zorluklar yaratmaktaydı. Buna ek olarak, ülkenin demografik yapısı da belirli çatışma riskini barındırmaktaydı. SSCB’nin dağılmasıyla Kazakistan’ın ekonomik durumu daha da kötüleşmişti. 1990-1994 yılları Kazakistan’daki endüstriyel üretim hacmi yarıya, ulaşım 2/3’ye, tarım %30’a azalmıştı. Kömür, madencilik ve diğer sektörlerdeki sanayi devlerin çalışmaları durmuştu. İşsizlik artmış, kitlesel ekonomik göç başlamıştı. Bu şartlarda Kazakistan SSCB’de hüküm süren etkisiz ekonomik modelin üstesinden gelmek zorunda kalmıştır.
Kazakistan Modeli Piyasa ekonomisine geçmek için çabalayan ülkede hantallaşmış devlet kurumları söz konusuydu. 130’dan fazla etnik gruptan ve 30’dan fazla dini mezhepten oluşan toplumda barışı ve uyumu korumak önemliydi. Dış politikada ise dünya toplumundaki yerimizi aramamız gerekmekteydi. Bütün bu dikenli yollardan genç Kazakistan, Birinci Cumhurbaşkanının önderliğinde geçti. İlk yıllardaki zorluklar ve meydan okumalar başarılı bir şekilde aşıldı. Birçok kriz fırsata dönüştürüldü. Kazakistan Lideri, zamanında ve doğru kararlar verdi ve ülkeyi kriz ortamından yeni bir gelişme seviyesine getirmeyi başardı. Nazarbayev dünyadaki kalkınma ve atılım yapma deneyimleriyle yakından ilgilenmekteydi. Başarılı ulusların tarihini derinlemesine incelemişti. Japonya, Güney Kore, Malezya ve Çin’in kalkınma yolları model olarak Nazarbayev’in masasında bulunmaktaydı. Ancak şunu açıkça belirtmemiz gerekir ki, Kazakistan hiçbir zaman yabancı kalkınma modellerini kopyalamamıştır. Ne Asya, ne Avrupa, ne de Amerika modelleri Kazakistan için tam olarak uyabilirdi. Çünkü bunlar; farklı politik, sosyal ve ekonomik koşullarda, farklı tarihsel dönemlerde ve farklı devletlerde uygulanmış modellerdi. Dünya deneyimlerinden evrensel ilkeleri çıkartan Nazarbayev, onları ulusal ortama ustaca uygulayabildi ve kendisinin etkili reformlar, kalkınma ve etkili yönetişim modelini oluşturdu. 1990’ların başından itibaren Nursultan Nazarbayev, devlet kalkınmasının tüm alanlarında hızlı bir reform programını geliştirdi ve ulusal modernleşmeyi başarıyla uyguladı. Kendi kalkınma formülünü “Önce Ekonomi, Sonra Siyaset” olarak belirledi. Diğer bir deyişle, demokratik kurumların gelişmesi için önce ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi gerekmekteydi. Bugün bu deneyim, “Nazarbayev Modeli” veya “Kazakistan Yolu” olarak da bilinmektedir. Bu modelin temelinde düşünceli ve aşamalı bir şekilde reform edilen devlet binası bulunmaktadır. Kazakistan’ın otuz yıllık kalkınma tarihini özetleyecek olursak, Kazakistan Birinci Cumhurbaşkanı’nın çabalarını üç temel reform ve kalkınma aşaması olarak ele alabiliriz.
Üçlü Modernleşme: Ekonomi, Toplum ve Politika 1990’ların başında Kazakistan’da birinci modernizasyon gerçekleşti. O dönemdeki hedef; kamu yönetim sistemini yeniden inşa etmek, piyasa ekonomisinin temellerini oluşturmak ve dünya topluluğuna entegre olmaktı. Bu dönemde Kazakistan ekonomik, sosyal ve politik alanlarda “üçlü modernleşme” gerçekleştirdi. Kazakistan, devlet aygıtının politik gelişiminde model olarak demokrasiyi seçti. 1995’teki yeni Anayasa temelinde, yürütme, yasama ve yargı yetkilerinin ayrılmasıyla siyasi bir sistem oluşturuldu ve hukukun üstünlüğünün temeli atıldı. Devlet derin ekonomik dönüşümler gerçekleştirdi ve piyasa ekonomisinin kilit mekanizmalarını oluşturdu. Belirsizlik ortamına karşı Kazakistan, istikrarı sağladı ve toplumdaki etnik ve dini uyumu koruyabildi. Kazakistan kendisini barışçıl devlet olarak ilan etti ve SSCB’den miras kalan en büyük 4. nükleer cephaneliğinden vazgeçti. Genç devlet dünyanın çoğu ülkesi ile diplomatik ilişkiler kurdu, dünya toplumunun bir üyesi haline gelerek uluslararası alanda tanınmış oldu. Bu süreçte Kazakistan beklenmedik bir hamle yaparak devletin uzun vadeli gelişimi için bir strateji geliştirdi. 1997 yılında Nursultan Nazarbayev, “Kazakistan-2030 Stratejisi”ni ilan etti. Sovyet sonrası ülkeler acil sosyal, ekonomik ve iç siyasi meseleleri çözmekle uğraşırken, Kazakistan’ın ilk cumhurbaşkanı ülkesini otuz yıl sonrası ufkunun ötesine bakmaya çağırdı.
Dünyanın İlk 30 Ülkesi Arasına Girme Hedefi Kazakistan’ın ikinci modernizasyonu 1990’ların sonlarında başladı ve 2010’ların ortasında tamamlandı. Bu dönemde devlet olarak oluşan ve ayaklarında durmayı öğrenen Kazakistan, 1990lı yılların başındaki çetin reformlarının meyvelerini toplamaya başladı. Nazarbayev önderliğinde ekonomi, sürdürülebilir büyüme yakaladı. Ülkede modern bir devlet kurumları ve orta sınıf oluştu. Reformların sonucu olarak toplumun refah seviyesi yükseldi. 1990’ların başında kişi başına GSYİH 700 dolar iken, bu rakam 2013 yılında 12.000 dolara ulaştı. Bundan dolayı Dünya Bankası Kazakistan’ı orta gelirli ülkeler arasına aldı. İkinci modernizasyon döneminde Kazakistan’ın önemli bir başarısı, bugün Birinci Cumhurbaşkanı Nur-Sultan’ın adını taşıyan devletin yeni başkentinin taşınması ve yeniden inşasıydı. Yeni başkent, devletin kalkınmasının bir dizi stratejik sorununu çözdü ve ülkemizin yeni tarihsel döneminin sembolü haline geldi. 2012 yılında Kazakistan, dünyanın en rekabetçi 50 ülkesi arasında girdi. Aynı yıllarda Nursultan Nazarbayev, “Kazakistan-2050 Stratejisi”ni açıkladı. Hedef, birkaç on yıl içinde dünyanın 30 ileri ülkesi arasına girmektir.
Manevi Modernleşme Nazarbayev 2017’de Üçüncü Modernizasyonu açıkladı. Kazakistan, büyüme potansiyelini ortaya koymuştu. Nursultan Nazarbayev’in politikaları sayesinde Kazakistan’ın GSYİH’si 22 milyar dolardan 184 milyar dolara yükselmişti. İş faaliyeti koşullarını geliştirme çabaları, ülkeyi Dünya Bankası’nın “Doing Business” derecelendirmesinde 2005 yılındaki 86. sıradan 2019’da 25. sıraya taşımıştı. Bu yeni kalkınma hedefine ulaşmak için topluma karşı sorumlu ve profesyonel bir devletin oluşturulması gerekmekteydi. Bu yeni dönemin öncelikleri arasında ekonominin etkili gelişimi, yurtdışından yatırım çekme, yenilikçi sanayileşme, daha fazla sosyal modernleşme ve halkın birliğinin korunması bulunmaktadır. Bu dönemde ulusal kalkınma, “Ruhaniy Jangıru” (Manevi Modernleşme) özel programı çerçevesinde beşeri sermayenin geliştirilmesine dayanmaktadır. Hedefleri birbiriyle uyumlu olan üç modernizasyon, bütünsel bir güncelleme ve geliştirme sürecini oluşturmaktadır. İstikrarlı bir devlet yapısı ve güçlü başkanlık sistemi, ülkede reformların gerçekleşmesini mümkün kıldı. Genel olarak, ana sonuç şudur ki modern Kazakistan 1990’ların hayatta kalma mücadelesini çoktan aşmış ve en gelişmiş ülkeler arasında kendine özel yerini almak için küresel rekabete girişmiş bulunmaktadır.
Dengeli Dış Politika Nazarbayev’in dış politika anlayışına da değinmek gerekirse, “çok vektörlülük” olarak tanımlanan dengeli politika sayesinde Kazakistan’ın güvenliği sağlandı ve ülke uluslararası toplumunu saygın bir üyesine dönüştü. Kurucu Cumhurbaşkanın uluslararası arenada ortaya attığı fikir ve girişimlerinin çoğu uygulandı. Kazakistan, küresel nükleer güvenlik alanındaki kilit ülkelerin biri haline geldi. Barışı koruma politikalarında ve Dağlık Karabağ, İran nükleer krizi, Ukrayna, Suriye ve diğer ülkelerdeki çatışmaların çözümünde bir takım sonuçlar elde etti. Kazakistan’ın barışçıl politikası, ülkenin AGİT, Şanghay İşbirliği Örgütü, İslam İşbirliği Teşkilatı, 2017-2019’da BM Güvenlik Konseyi’nin daimi olmayan üyeliği ve diğer uluslararası kuruluşların başkanlığına seçilmesine katkıda bulundu. Nazarbayev’in Avrasyacı fikri temelinde Avrasya Ekonomi Birliği oluşturuldu. Kazakistan DTÖ’ye üye oldu ve büyük altyapı projelerinin uygulanması sayesinde, Doğu ile Batı arasındaki ulaştırma ve ticaret koridorları bakımından merkezi ülke haline geldi.
Sonuç olarak, Nazarbayev’in önderliğinde gerçekleşen üç modernleşmenin neticesi olarak, Kazakistan “zaman sıçraması” yapmayı başardı. Diğer bir ifadeyle, ülke bir siyasi-tarihsel dönemden yeni bir döneme, bir ekonomik sistemden diğerine geçiş yaptı. Nazarbayev’in Kazakistan için yaptıklarını gelecek nesillere aktarmak amacıyla 2011 yılında, onun ilk olarak Cumhurbaşkanı seçildiği 1 Aralık günü Birinci Cumhurbaşkanı Günü olarak ilan edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı 11. Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, “Türk Dünyası 2040 vizyonuyla belirlediğimiz hedeflere ulaşmak için bugün burada alacağımız kararların, aramızdaki ülkü birliğinin eriştiği ileri seviyeyi tüm dünyaya bir kez daha ispatlayacağına gönülden inanıyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te “Türk Dünyasının Güçlendirilmesi: Ekonomik Entegrasyon, Sürdürülebilir Kalkınma, Dijital Gelecek ve Herkes İçin Güvenlik” temasıyla düzenlenen, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) 11. Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Buradaki konuşmasına, Zirve dolayısıyla ata yurdu Bişkek’te bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirterek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönem başkanlığını devreden Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’e yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür etti.
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov’a samimi ev sahipliğinden dolayı şükranlarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemde Kırgızistan’a başarılar diledi.
Ülkeler arasında daha güçlü bağların tesisini ve ortak bir gelecek inşasını hedef alan Teşkilat’ın kuruluşunun 15. yıl dönümünün geçen ay idrak edildiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl dönümüne özel olarak Türk dünyasının yetiştirdiği büyük fikir adamı İsmail Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” şiarına yer verdikleri hatıra parasını takdim etmenin mutluluğunu yaşadığını söyledi.
Gaspıralı İsmail Bey’i ve ömrünü Türk dünyasının birliğine, dirliğine, kardeşliğine adamış tüm fikir ve siyaset insanlarını rahmetle yâd eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin tüm Türk dünyası için hayırlara vesile olmasını, iş birliği ve dayanışmayı daha da pekiştirmesini diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Teşkilat’ın Avrasya coğrafyasında ve ötesinde istikrar ve refah iklimini güçlendiren ve örnek alınan bir platform hâline geldiğinin altını çizerek, Türkiye’nin önemli fikir adamlarından Prof. Dr. Ali Fuad Başgil’in “muvaffakiyet için önce irade lazımdır” dediğini hatırlattı.
Türk dünyasını ilelebet payidar kılacak güçlü iradenin bu zirveye katılanlarda ziyadesiyle mevcut olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, hep beraber gönül ve ülkü birliği içerisinde çalışarak, Teşkilatı çok daha ileriye taşıyacaklarını vurguladı.
“TÜRK DÜNYASINA ÖNEMLİ SORUMLULUKLAR DÜŞMEKTEDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Kafkasya’da geçen 30 yıllık çatışma ve istikrarsızlık ortamının ardından barış ve istikrara giden yolun kapılarının açıldığına işaret ederek, şunları kaydetti: “Can Azerbaycan’ın vatan muharebesinde sahada şehitler vererek elde ettiği tarihî kazanımları en yakın zamanda bir barış anlaşması imzalanmak suretiyle masada da perçinlemesini ümit ve temenni ediyoruz. Gazze başta olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan soykırımın durdurulması noktasında uluslararası toplum kötü bir sınav veriyor. Uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından sorumlu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplanıp karar dahi alamıyor. Daha doğrusu almak istemiyor. Netanyahu hükûmetinin ırkçı zihniyeti, Gazze’deki mezalimin gölgesinde Batı Şeria’da Filistinlileri yerlerinden etmeye ve ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın statüsünü değiştirmeye niyetleniyor.”
İsrail’in kan ve gözyaşını tüm bölgeye yayma hedefinin, Lübnan ve İran’a yönelik saldırılarda da görüldüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lübnan’da son bir senede ölenlerin sayısının 3 bine yaklaştığına, yerlerinden edilenlerin sayısının ise 1,5 milyonu aştığına dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’de 50 bine yakın masum insanın saldırılarda hayatını kaybettiğini aktararak, “Türkiye olarak bu vahşeti, bu insanlık dışı katliamları kabul etmiyoruz. İsrail’i durdurmak ve 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini esas alan kalıcı barışı tesis etmek için ikili ve çok taraflı platformlarda elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Türk dünyasının da kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini düşünüyorum” ifadesini kullandı.
“KIBRIS MESELESİNDE TÜRK DÜNYASINA DA ÖNEMLİ SORUMLULUKLAR DÜŞMEKTEDİR”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı, Suşa’dan sonra Bişkek’te görmekten mutluluk duyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Kıbrıs meselesinde Ada’daki gerçekler temelinde adil ve kalıcı çözüme erişilmesi için Türk dünyasına da önemli sorumluluklar düşmektedir. Kıbrıs Türkünün haklı davasını ne kadar sahiplenir ve onunla dayanışma gösterirsek, kendi birlik ve beraberliğimizi de o nispette kuvvetlendiririz? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, teşkilatımızın bugünkü zirvesinde onur konuğu ve gözlemci üye olarak yer alması, Türk dünyası olarak Kıbrıs Türkü ile dayanışma irademizin tezahürüdür. İnşallah kendilerinin en kısa zamanda tam üye olarak aramızdaki yerini almasını bekliyoruz. Keza gözlemci üyemiz Türkmenistan’ı da aile meclisimizde tam üye olarak görmek istediğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum.”
“BARIŞIN TESİSİNE YÖNELİK DİPLOMATİK ÇABALARA DESTEK VERİLMELİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna’da üçüncü yılını doldurmak üzere olan savaşın, bölgeye olumsuz etkilerinin sürdüğüne dikkati çekerek, “Savaşın en başından beri her iki tarafın da masada olduğu bir müzakere sürecini ve devamında kalıcı, adil bir barışa ulaşılmasını destekliyoruz. Türk devletleri olarak barışın tesisine yönelik diplomatik çabalara destek vermemizin son derece önemli olduğu kanaatindeyim” değerlendirmesinde bulundu.
Coğrafyanın istikrar ve güvenliğini Afganistan’daki gelişmelerden ayrı görmediklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kardeş Afgan halkının yanında olduklarını, geçici yönetimin de kapsayıcı ve temel insan haklarını esas alan bir yaklaşım sergilemesinin kendilerine yeni kapılar açacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 175 milyona ulaşan genç ve dinamik nüfus, 1,2 trilyon doları aşan ticaret hacmi ve zengin kültür mirasının büyük atılımlar gerçekleştirmek için birlikteliğe sağlam bir temel teşkil ettiğini belirterek, şunları paylaştı: “Ticaret ve ekonomi başta olmak üzere, bilim, enerji ve ulaştırma gibi alanlarda potansiyelimizi ortaya çıkaracak çalışmalarda bulunmamızda fayda vardır. 2040 vizyonumuzun unsurlarından Dijital Ekonomi Ortaklık Anlaşması üzerindeki müzakerelerin tamamlanmış olmasından memnuniyet duyuyorum. Ayrıca geçen sene hayata geçirdiğimiz Türk Yatırım Fonu’nun yakın zamanda faaliyete alınarak projelerimize destek sağlayacağından eminim. Enerji konusunda da tek bir kaynağa bağımlılığımızı azaltarak yenilenebilir enerjiye daha fazla yatırım yapma hedefiyle işbirliğimizi yoğunlaştıralım. Ulaştırma bağlamında ortak koridor projemizin sunduğu eşsiz fırsatlardan yararlanalım.
Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu tarafından geçtiğimiz eylül ayında Bakü’de düzenlenen Ortak Alfabe Komisyonu Toplantısı’nda Ortak Türk Alfabesi Projesi üzerinde mutabakata varılması tarihî bir adım teşkil etmiştir. Ortak alfabemiz, kader ortaklığımızın, ortak istikbalimizin ve geleceğe birlikte adım atma irademizin de nişanesidir. Bu alandaki çabalarımızı artırmak suretiyle aramızdaki her türlü engeli inşallah ortadan kaldıracak, Türk dünyasının tarihî kucaklaşmasına imza atacağız.”
“34 HARFTEN OLUŞAN ORTAK ALFABE ÜZERİNDE MUTABIK KALINDI”
Aksakalların koordinasyonunda 2022 yılında başlatılan ortak dili geliştirmek amacıyla ortak alfabe oluşturulması çalışmasının, Eylül 2024’te tamamlandığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 34 harften oluşan ortak alfabe üzerinde mutabık kalındığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra üye ülkelerin bu alfabeyi esas alarak gerekli dönüşümün gerçekleştirilmesi gerektiğine işaret ederek, “Türkiye, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu konuda hazır. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın yeni alfabeye geçiş için inisiyatif başlatması isabetli olacaktır” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı üye ülkeleri arasında ticaretin geliştirilmesi, Orta Koridor’un etkin kullanılması için özel temsilci atanması yönündeki hazırlıklara da değindi.
Türk dünyası 2040 vizyonuyla belirlenen hedeflere ulaşmak için bugün alacakları kararların aralarındaki ülkü birliğinin eriştiği ileri seviyeyi tüm dünyaya bir kez daha ispatlayacağına gönülden inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada şu noktaya özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum, merhum bir şairimizin ifadesiyle ‘İnanmak, basamakların çıkamadığı yere kanatlarınla tırmanmaktır’. Bizler bugünlere yürüyerek, engelleri aşarak, zorlukları göğüsleyerek, gerektiğinde de kanatlarımızla tırmanarak geldik. Ancak halen kat etmemiz gereken ciddi bir mesafe var. İnşallah önümüzdeki dönemi hep birlikte Türk Dünyası Yüzyılı yapmak için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Rabbim yolumuzu bahtımızı açık etsin diyorum. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken Kırgızistan Cumhurbaşkanı kıymetli kardeşim Sayın Caparov’a nazik ve samimi ev sahipliği için şükranlarımı sunuyorum. Kırgızistan’ın Dönem Başkanlığının, Teşkilatımız için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı 11. Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nin ardından Kırgızistan Cumhurbaşkanı Caparov’un devlet ve hükûmet başkanları onuruna verdiği yemeğe katıldı.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki yemeğe, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Berdimuhamedov, Macaristan Başbakanı Viktor Orban, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreteri Büyükelçi Kubanıçbek Ömüraliyev ile konuk ülkelerin bakanları katıldı.
Dünyanın en eski Neolitik bölgeleri arasında bulunan Göbeklitepe ve Karahantepe gibi önemli alanlara ev sahipliği yapan Şanlıurfa Dünya Neolitik Kongresi’ne ev sahipliği yapacak.
Dünya çapında neolitik kültürleri anlamaya yönelik yeni bakış açılarının geliştirileceği buluşma için geri sayım başladı.
Türkiye’de bir ilk olarak 4-8 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek uluslararası kongreye 64’ü aşkın ülke ve 487 kurumdan bine yakın akademisyen katılacak.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un açılışını yapacağı etkinlik, uzmanlara ve tarih meraklılarına, farklı bölge ve dönemlerdeki neolitik oluşumları tartışmak ve dönemin artan küresel sosyal karmaşıklığını aydınlatmak adına benzersiz bir platform sunacak.
Kültür ve Turizm Bakanlığının himayesi ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının (TGA) desteğiyle düzenlenecek Dünya Neolitik Kongresi, neolitik döneme ilişkin geleneksel teorileri, yerleşik yaşam biçimleri, sosyal hiyerarşi ve kimlikler, inançlar ve çevresel faktörlerin yanı sıra biyoarkeoloji, tarihleme yöntemleri, fiziksel antropoloji ve jeoarkeoloji gibi çalışmalara da odaklanacak. Kongrenin uzun vadede, dünya çapında neolitik araştırmalara yön vermesi de bekleniyor.
Dünyanın Seçkin Üniversiteleri Şanlıurfa’da Olacak
İstanbul Üniversitesi ile Harran Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği Dünya Neolitik Kongresi, Şanlıurfa’da Harran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde gerçekleştirilecek. Dünyanın seçkin üniversitelerinden akademisyenlerin konuşmalar yapacağı bilimsel oturumlarda neolitik döneme ilişkin bölgesel ve küresel perspektifler ele alınacak.
Kongrede ayrıca Şanlıurfa arkeolojik kazılarında görev yapmış Klaus Schmidt, Harald Hauptmann ve Bruce Howe gibi önemli isimler için anma konuşmaları da yapılacak. Kongre katılımcıları Göbeklitepe, Karahantepe, Sayburç, Çakmaktepe ve Sefertepe gibi Şanlıurfa’daki Neolitik yerleşim yerlerini ziyaret etme şansına da sahip olacak.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Yakında yeni yatırım teşvik sistemimizi kamuoyuyla paylaşacağız. Bu sistemde bir yandan Türkiye’nin yüksek teknoloji hamlelerini hızlandıracağız. Bir yandan halihazırda başarıyla sürdürdüğümüz teknoloji odaklı sanayi hamlesi gibi programları stratejik teşvik uygulamalarını bugünkünden daha ileri unsurlarla destekleyeceğiz.” dedi.
Bakan Kacır, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde Makina İmalatçıları Birliği Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, makine sektörünün her zaman en öncelikli, en stratejik sektörler arasında yer aldığını söyledi. Türkiye’nin 22 yılda ekonomide muazzam bir ivmeyle gelişme kaydettiğini ifade eden Kacır, “Milli gelirimizi 238 milyar dolardan, 1 trilyon dolara yükselttik. Türkiye ekonomisi satın alma paritesine göre dünyada 18. sıradan 11. sıraya tırmandı. Bütün bu süreçte sanayimizin baş aktör olmasını da hep birlikte sağladık.Türk sanayisi bugün ihracatın lokomotifi doldu. Yıllık 262 milyar dolara varan 36 milyar dolar üzerinden 262 milyar dolar düzeyine yükselen ihracatımızın yüzde 95’i sanayi ürünlerinden oluşuyor. Bu başarı hikayesinde elbette hep birlikte attığımız adımların planlı sanayileşme yaklaşımlarının da çok önemli bir rolü oldu.” ifadelerini kullandı.
HİÇBİR SANAYİ SEKTÖRÜNÜ GERİDE BIRAKMADIK Toplam sanayi istihdamının 3 milyon 900 binden, 6 milyon 700 bine yükseldiğini ifade eden Kacır, “Hiçbir sanayi sektörünü geride bırakmadık. Sanayi sektörlerimizin pek çoğunda 10 misline, 12 misline, 15 misline varan ihracat büyümeleri kaydettik. Makine sektöründe ihracatımızı yıllık 2 milyar 100 milyon dolardan, 25,3 milyar dolara yükseldi. 2024’te de bu seviyeyi koruyacağımıza biraz da üzerine çıkabileceğimize yürekten inanıyorum. Dünyanın en zengin en gelişmiş kabul edilen ülkelerine makine ihracatı yapabilen bir ülkedir bugün Türkiye.” ifadelerini kullandı.
TEŞVİKLERLE SANAYİCİMİZİN YANINDAYIZ Kacır, yatırım teşvikleriyle sanayicilerin yanında olmaya gayret ettiklerini dile getirerek, bu dönemde 750 milyar liralık yatırım için 10 bin 200 yatırım teşvik belgesi düzenlediklerini ve 193 bin nitelikli istihdamın makine sektöründe önünü açtıklarını belirtti. Türkiye’nin yapısal dönüşümüne hız kazandıracak ileri teknoloji başlıklarında gerçekleşecek yatırımlara 2030 yılına kadar 30 milyar dolara varan teşvikler sunacaklarını dile getiren Kacır, teşvikler aracılığıyla küresel yatırımların Türkiye’ye daha hızlı yönlenmesini hedeflediklerini söyledi.
DÖNÜŞÜMLER İÇİN İKİ YENİ PROGRAM Kacır, sanayide en önemli hedeflerinden birinin de ikiz dönüşümü gerçekleştirmek olduğunu ifade ederek, “Yeşil Dönüşüm, Dijital Dönüşüm alanlarında daha hızlı adımlar atmalıyız. Bunun için 2 yeni program başlattık. Bu programların kurgusunun da aslında bir zihniyet dönüşümünü de barındırdığını ifade etmek isterim. Biz doğru hedefler koyduğumuzda hep birlikte bu hedefler doğrultusunda hızlandığımız ve ortak adımlar attığımızda ne kadar önemli neticeler aldığımızı pek çok alanda gördük.” ifadelerini kullandı.
270 BİNİ AŞAN AR-GE İNSAN KAYNAĞI Bakan Kacır, “Bu ana kadar aldığımız en kıymetli neticeler AR-GE alanında attığımız adımlar. Türkiye 22 yıl önce araştırma geliştirmenin sözlük anlamının dahi yeterince bilinmediği bir ülkeydi. Bugün ise Türkiye 270 bini aşan AR-GE insan kaynağıyla, 29 bin olan AR-GE insan kaynağını 10 misline çıkarttı. 1600’den fazla acemi tasarım merkezi ile 104 Teknopark’ta 11 bine yakın araştırma geliştirme projesi sürdüren firmasıyla ve milli gelirinin yüzde 1,3’ünden fazlasını AR-GE’ye ayıran kuvveti ile iddialı AR-GE ve inovasyon ülkesi olmuştur.” şeklinde konuştu.
YENİ YATIRIM TEŞVİK SİSTEMİ YOLDA Yeşil Dönüşüm yol haritalarını hazırladıklarını ve 2053 yılına kadar 70 milyar dolara varan bir yatırımın gerçekleşmesi gerektiğini dile getiren Kacır, “2012’den bu yana sürdürdüğümüz ve gerçekten bu dönemde 12 yılda çok önemli kazanımlar elde etmemizi sağlamış yatırım teşvik sisteminin de çok kapsamlı bir etkin değerlendirme çalışmasını tamamladık. Sistemde Türkiye’nin sanayi politikasıyla ve kalkınma hedefleriyle uyumlu şekilde attığımız ve bu ana kadar netice aldığımız adımların önümüzdeki dönemde daha güçlü neticelerde olması için nasıl güncellenmesi gerektiği, şu ana kadar hedeflediğimiz ama netice alamadığımız alanlarda da hangi yeni unsurlarla netice alabileceğimiz, aynı zamanda bu dönemde sürdürmekte olduğumuz fiyat istikrarı, hedefleri, enflasyonu düşürme öncelikli sıkı para politikasının yatırımları yavaşlatıcı bir etki oluşturmaması adına almamız gereken ilave tedbirlerin teşvik sistemiyle finansmanı kolaylaştırıcı tedbirlerin neler olması gerektiğine ilişkin çok kapsamlı bir çalışmayı çok büyük ölçüde tamamladık. Yakında yeni yatırım teşvik sistemimizi kamuoyuyla paylaşacağız. Bu sistemde bir yandan Türkiye’nin yüksek teknoloji hamlelerini hızlandıracağız. Bir yandan halihazırda başarıyla sürdürdüğümüz teknoloji odaklı sanayi hamlesi gibi programları stratejik teşvik uygulamalarını bugünkünden daha ileri unsurlarla destekleyeceğiz.” dedi.
Makina İmalatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emre Gencer de makina sektörü hakkında katılımcıları bilgilendirdi.
Programa, Tekirdağ Valisi Recep Soytürk, AK Parti Tekirdağ milletvekilleri Mestan Özcan, Gökhan Diktaş, Çiğdem Koncagül, oda başkanları, OSB yetkilileri ve sanayiciler katıldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. www.kimlerburada.com Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. www.kimlerburada.com Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.