Yeşilay’ın bu yıl 5’inci kez düzenlediği Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi’ne yurtdışından 16, toplamda 36 konuşmacı katıldı. Teknoloji bağımlılığının ekran kullanımından sosyal medyaya, çevrim içi oyunlardan kumara ve pandeminin etkilerine kadar pek çok farklı açıdan ele alındığı kongre 2 gün sürdü. Kongre kapsamında konuşan 4 ana konuşmacı COVID-19 ve oyun oynama bozuklukları, sağlıklı oyun oynama alışkanlıkları ve bağımlılıklar, teknoloji bağımlılığını önlemenin yolları ve oyun içi harcamaların bağımlılıklara etkisi i konularını ele aldı. Teknoloji kullanımının bir noktaya kadar ihtiyaç olduğunu belirten Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk, “Biz çocuk ayaklandığı andan itibaren onu ekranla, telefonla, tabletle tanıştıran bir nesil görüyoruz. Dolayısıyla da özellikle 2 yaşından itibaren çocuklar ve 30 yaşa kadarki genç yetişkinlerin risk altında olduğunu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Yeşilay, 5. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi’ni dünyadan ve Türkiye’den alanında uzman isimlerin katılımıyla gerçekleştirdi. Dijital bağımlılıklar, COVID-19 döneminin etkileri, oyun ve kumar bağımlılıkları arasındaki ilişki, sosyal medyanın ve akıllı telefonların aşırı kullanımı gibi temaların ele alındığı kongrede 16 ülkeden 16 yabancı konuşmacının yanı sıra; toplamda 36 konuşmacı yer aldı. Açılış konuşmasını Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk’ün yaptığı kongrenin ana konuşmalarını Queensland Üniversitesi Gençlerde Madde Kullanımı Araştırmaları Ulusal Merkezi’nden Prof. Dr. John B. Saunders, Lausanne Üniversitesi Psikoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Joel Billieux, Kore Katolik Üniversitesi Uijongbu St.Mary’s Hastanesi’nden Prof. Dr. Hae Kook Lee ve Flinders Üniversitesi’nden Doç. Dr. Daniel King gerçekleştirdi.
Kongrenin açılış konuşmasında Yeşilay’ın teknoloji bağımlılığı konusundaki çalışmalara ve araştırmalara öncülük ettiği ve bu alandaki çalışmaları yakından takip ederek gelişen riskleri erken fark ettiğini ve bu kapsamda 5. kez Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi’ni düzenlemekten mutluluk duyduklarını belirten Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk şunları söyledi:
“Teknoloji bağımlılığı söz konusu olduğunda farklı bir durumla karşı karşıyayız. Tütün, alkol, madde ve kumar bağımlılıklarıyla ilgili; bağımlılık yapıcı nesne ya da durumdan kesinlikle uzak durulmasını söyleyebiliyoruz ancak teknoloji söz konusu olduğunda durum değişiyor. Hepimiz haberleşme teknolojilerini kullanmak, araştırma yapmak ve eğlenmek istiyoruz. Bunda yanlış bir şey yok. Teknoloji kullanımı bir noktaya kadar ihtiyaç; bu nedenle de tümden reddetmek akıl dışı bir yaklaşım olur. Ancak ‘onsuz yapamam’ demeye başlandığında bağımlılık riski ortaya çıkıyor. Üstelik doğumdan değil belki ama 2 yaşından itibaren 80’li yaşlara kadar herkes risk altında; çünkü biz çocuk ayaklandığı andan itibaren onu ekranla, telefonla, tabletle tanıştıran bir nesil görüyoruz. Dolayısıyla da özellikle 2 yaşından itibaren çocuklar ve 30 yaşa kadarki genç yetişkinlerin risk altında olduğunu söyleyebiliriz. Bu yaş grubunda akademik başarıda ve iş başarısında düşüş, sosyal ilişkilerden kaçma, hareketsiz yaşam, sanatsal faaliyetleri sürdürememe gibi pek çok sorun yaşanıyor. O kadar çok değer kaybediyoruz ki, sonra telafisi mümkün olmayabiliyor.”
“İletişimde ve duygularını ifade etmede sorunlu bir nesille karşı karşıyayız”
Kendilerine sosyal alan olarak sanal âlemi seçen çocuk ve gençlerin buradaki riskleri fark etme konusunda da çok yetkin olmadığının altını çizen Öztürk, “Ebeveynlerin içerik ve süreyi mutlaka kontrol altına alması gerekiyor; bu şekilde riski minimize etmek mümkün. Bugün tüm dünyanın risk altında olduğunu söyleyebiliriz. İlişkileri sanal ortamda kuran çocuklar nedeniyle iletişim becerilerinde problem yaşayan, konuşma ve duygularını ifade etmekte sorun olan bir nesille karşı karşıyayız. Sosyal medyanın kullanım şekli de bunun en güzel örneklerinden biri, öfke boşaltma aracı olarak kullanılıyor. Günlük hayatta gördükleri bir kişiye söyleyemeyecekleri sözleri ekran aracılığıyla aktarıyorlar. Bu riskleri yönetmenin yolu bilinçli internet kullanımıdır” dedi.
Yeşilay Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TBM) kapsamında her yıl 8 milyon öğrenciye ve 3 milyon yetişkine teknoloji bağımlılığı konusunda farkındalık kazandırırken, Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması ile öğrencilerde küçük yaşlardan itibaren bağımlılıklarla ilgili farkındalık oluşturulması hedefleniyor. Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) çatısı altında da bağımlılara ve ailelerine ücretsiz psikososyal destek sunuluyor.
Günde 3-4 saatten fazla çevrim içi oyun oynamak bağımlılık riski taşıyor
Queensland Üniversitesi Gençlerde Madde Kullanımı Araştırmaları Ulusal Merkezi’nden Prof. Dr. John B. Saunders kongrede “Oyun oynama bozukluğu: Pandemi çağının zorluklarıyla karşılaşma” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Günümüzde oyun oynama bozukluğunda dijital devrimin ve COVID-19 pandemisinin 2 önemli etken olduğunu belirten Saunders şunları söyledi:
“COVID-19 tüm dünyada yaşamı etkiledi, koruyucu tedbir olarak kapanmalar yaşandı. Sosyal izolasyon özellikle gençler ve yaşlıları çok etkiledi. Anksiyete bozuklukları, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu yaşayanlar oldu. Oyun endüstrisi bu dönemde ‘farklı yerlerde ama birlikte oynama’ gibi söylemlerle faaliyetlerini sürdürdü. Mart 2020’den itibaren oyun kullanıcılarının Amerika’da 28 milyon, İngiltere’de 8,6 milyon arttığını görüyoruz. Mobil oyun kullanıcılarına baktığımızda ise Amerika’da yüzde 28, İngiltere’de yüzde 50, Güney Kore’de yüzde 34 ve Almanya’da yüzde 25 artış var. Üstelik kullanıcıların yarısından fazlası daha sonra da oyun oynamaya devam edeceğini söylüyor; yani bu artış dönemsel bir artış değil; ancak burada önemli olan bu aktivitenin ne zaman tehlikeli ve riskli hale geldiği. Araştırmalar günde 3-4 saatten fazla çevrim içi oyun oynamanın risk taşıdığını gösteriyor. Bunun dışında akademik performans, anksiyete, depresyon, otizm spekturum bozukluğu, ebeveyn ilişkilerinde bozulmalar gibi belirtiler de ortaya çıkabiliyor. Oyun oynama üzerinde kontrol kaybolduğunda, oyuna verilen önem arttığında ve kişi negatif sonuçlarına rağmen oyun oynamaya devam ettiğinde biz bunu artık oyun oynama bozukluğu olarak tanımlıyoruz.”
Tedavide amacın oyun dışı internet kullanım alışkanlığını sürdürmek olduğuna değinen Saunders, COVID-19 döneminde aktivite planı yapmak, düzenli uyku ve sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, stres azaltma tekniklerini öğrenme, çocukların elektronik aletlere erişimini planlama, çevrim içi oyun sürelerini sınırlama gibi tekniklerin önleyici çalışmalar açısından önemli olduğunu vurguladı.
Uzaktan eğitim döneminde öğrencilerin yüzde 65,5’inin dijital medya kullanımı arttı
COVID-19 pandemisinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini “COVID-19 ve aşırı dijital kullanım: Mevcut durum ve önleme stratejisi” başlıklı sunumunda anlatan Kore Katolik Üniversitesi Uijongbu St. Mary’s Hastanesi’nden Prof. Dr. Hae Kook Lee şöyle konuştu:
“COVID-19 hastalığına yakalanma endişesi zamanla düşüyor ancak depresyon, anksiyete ve intihar eğiliminin zamanla arttığını görüyoruz. Kore’de yapılan bir araştırmaya göre 2018 yılına oranla depresyonda 6 kat ve intihar eğiliminde 3,5 kat artış var. Bu durum yakın ilişkilerin kurulamamasından ve sosyal hayatın bitmesinden kaynaklanıyor. Bireyler hazzı çevrim içi alanlarda aramaya başlıyor ve burada da bağımlılık riski ortaya çıkıyor. Yine Kore’de yapılan bir araştırmada akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 44,3’ü ve çevrim içi oyun oynayanların yüzde 24,4’ü bu aktivitelere ayırdıkları zamanın arttığını belirtiyor. Bu artışın özellikle 20’li yaşlardaki bireylerde meydana geldiği görülüyor. Uzaktan eğitim nedeniyle öğrencilerin bilgisayar karşısında daha uzun zaman geçirmesi, onlar açısından da riski artıyor. Öğrencilerin yüzde 65,5 dijital medya kullanımının arttığını ifade ediyor. Kız öğrenciler akıllı telefon ve alışverişe yönelirken, erkek öğrenciler ise çevrim içi oyunlar ve yetişkin içerikleriyle daha fazla zaman geçiriyor.”
Ruhsal problemleri olan bireylerin teknoloji bağımlılığı riski geliştirme riskinin de daha fazla olduğunu vurgulayan Lee, “Teknoloji bağımlılığını önlemek için dijital hayatla gerçek hayat arasında denge kurulması, bireylerin ve endüstrilerin çıkarlarının bir denge içinde gözetilmesi ve bu bağımlılık alanına özel stratejilerle hem önleyici hem de tedavi edici alanda adımlar atılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Oyun içi harcamalar oyun oynama bozukluğunun bir parçası olabilir
“Çevrim içi oyunlarda yağmalayarak para kazanma” başlıklı konuşmasına COVID-19 pandemisinin oyun sektörünü büyüttüğünü belirterek başlayan Flinders Üniversitesi’nden Doç. Dr. Daniel King, oyun içi harcamalarla ilgili konuşmasında şunları söyledi:
“Geleneksel oyunlara baktığımızda etkileşime dayalı, karar vermeyi destekleyen, gerçek bir ödülün olduğu, belli yetenekler gerektiren bir mekanizma görüyoruz. Kumarın tanımında ise değerli bir şeyi riske atma, yarış ya da şans unsuru ve belirli bir değerde kazanç elde etme durumu söz konusu. Bugün en çok oynanan dijital oyunlara baktığımızda hem oyunların hem de kumarın belli özelliklerini taşıdıklarını görüyoruz; ancak oyun içi harcama mekanizması kumardan çok daha karışık şekilde işliyor. Oyun endüstrisi oyun içi harcamaları teşvik etmek amacıyla farklı stratejiler kullanıyor. Üstelik kullanıcı ile oyun endüstrisi arasında ciddi bir bilgi eşitsizliği söz konusu. Endüstri kullanıcının oyun alışkanlıklarını, harcadığı zamanı, genel olarak oyun içi harcama trendini biliyor ve buna göre yönlendirmeler yapıyor. Ve buralarda harcanan çok ciddi miktarlar söz konusu. Örneğin, bir kullanıcı oyundaki liderliğini koruyabilmek için 2 milyon dolar harcamıştı. Gençler de ailelerinin kredi kartlarıyla harcama yaparak onları çok ciddi borçlar altına sokabiliyor. Avustralya’da 8-17 yaş arası her 3 gençten 1’i oyun içi harcama yapıyor.”
Oyun içi harcamaların oyun oynama bozukluğunun bir parçası olabileceğine değinen King, “Oyun oynama bozukluğuna sahip kullanıcılar, tedavi olduklarında oyun oynamayı durdurmak değil kontrol altına almak istiyorlar. Yüzde 30’u ise tedaviyi sürdürmüyor. Bu bozukluğa sahip olanların tedavi sürecinde depresif hislerinde de artış olduğunu görüyoruz; çünkü oyunlar dışında bir duygusal dengelenme kaynakları bulunmuyor” dedi.
2 gün boyunca 7 farklı oturumda her yönüyle teknoloji bağımlılığı konuşuldu
Kongrenin ilk günü Hindistan Ülke Yeşilayı Başkanı Saiju Hameed başkanlığında gerçekleşen oturumda Matthew Browne “SF-D6 eğilim puanı ağırlıklandırma paradigması kullanarak kumar sorunları ve zararları için sağlık fayda ölçümleri”, Sally Gainsbury “Web sitesi tasarım özellikleri: Riskli çevrim içi kumarda sosyal ipuçları, düzenleyici ipuçları, kumar etkinliği ve tüketici koruma uygulamalarının rolü”, Atul Ambekar “COVID-19 ve bağımlılık tedavisi: Hindistan’dan bakış” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi.
T.C. Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu Üyesi ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Vedat Işıkhan başkanlığında gerçekleşen ikinci oturumda, Zsolt Demetrovics “Oyun oynama ve Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB): İki geniş ölçekli araştırmadan sonuçlar”, Yankı Yazgan “Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) ve dijital oyunlar” ve Daria Kuss “Daima çevrim içi – Bir varoluş biçimi olarak sosyal ağ kurma” başlıklarıyla sunum yaptı.
İlk günün Nijerya Ülke Yeşilayı Başkanı AlHaji Audi Kongila Mohammed başkanlığında yapılan son oturumunda ise Marc Potenza “COVID-19 sırasında oyun oynama, pornografi izleme ve internet kullanımının problemli biçimleri”, David Hodgins “Ne kadarı çok! Uluslararası verileri kullanarak düşük riskli kumar oynama kuralları oluşturma” ve Daniel Spritzer “Oyun oynamada mikro hareketler” konularını ele aldı.
Kongrenin ikinci günü Malezya Ülke Yeşilayı Başkanı Ahmad Mohammed Fairuz’un başkanlığını üstlendiği oturumla başladı. Oturumda Dünya Sağlık Örgütü’nden Natacha Carragher “COVID-19’un problemli oyun ve kumar oynama üzerindeki etkisini değerlendirme: Uluslararası bir kilit bilgi kaynağı anketinin sonuçları”, Sophia Achab “Oyun oynama bozukluğunun yol açtığı halk sağlığı sorunlarını hafifletme” ve Jiang Long “Oyun oynama bozukluğuna dair Çin Ulusal Sağlık Komisyonu tarafından yakın zaman önce yayımlanan ulusal klinik kılavuzlar ve uzman konsensüsü” başlıklı sunumlarını yaptı.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Peyami Çelikcan başkanlığındaki oturumda Cam Adair “Ready Player 2021: Oyun oynama bozukluğu, akış ve elektronik sporlar”, Prof. Dr. Kemal Sayar ve Berna Yalaz “Sanal yorgunluk”, Doç Dr. Orhan Gürsu “Teknoloji bağımlılığı ile mücadelede din” konularını ele alırken; başkanlığını Türkiye Yeşilay Cemiyeti Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Balcı’nın üstlendiği oturumda Prof. Dr. Kültegin Ögel “İnternet bağımlılığının tedavisinde iyi ve kötü haberler”, Prof. Dr. Gül Karaçetin “İnternet oyun oynama bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde ebeveyn tutumları” ve Dr. Mehmet Dinç “Çocuk ve gençlerin sanal dünyası: Ebeveynler ve eğitimciler için bir rehber” konularında konuştu.
Kongrenin Türkiye Yeşilay Cemiyeti Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak başkanlığındaki son oturumda ise Dr. Şahin Bayzan “Aşırı sosyal medya kullanımı: Türkiye’de ve dünyada mevcut durum”, Hakan Çetin ve Melike Şimşek “Yeşilay’ın teknoloji bağımlılığını önleme ve müdahale çalışmaları”, Dilan Dolan ve Nisa Nur Peker “Teknoloji bağımlılığına genç bakış” başlıklı sunumlarını yaptı.
2 gün boyunca devam eden kongrede ayrıca İstanbul, İzmir ve Bolu’’da farklı liselerde öğrenim görmekte olan beş lise öğrencisi internet ve teknolojiyle ilgili davranışsal bağımlılıkların özgül yüzlerine ilişkin çeşitli sunumlar yaptılar. Ahmet Keçeci “Oyun oynama bozukluğuna genç bakış”, Asude Güvener ve Zehra Miray Özge Türkmen “Sosyal medya kullanımına genç bakış”, Ertuğrul Tunç “Teknoloji bağımlılığıyla teknoloji yoluyla mücadele” ve Özge Türkmen “Okul öncesi dönem çocuklarında teknoloji kullanımı” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdiler.
TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Bugün olduğu gibi gelecekte de gerek Türkiye ve Kazakistan arasındaki ikili ilişkilerde gerekse bağımsız Türk devletleri arasındaki çok taraflı ilişkilerde kardeşlik, işbirliği ve dayanışma irademizi her zeminde ortaya koymaya devam edeceğiz.” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, “Bugün olduğu gibi gelecekte de gerek Türkiye ve Kazakistan arasındaki ikili ilişkilerde gerekse bağımsız Türk devletleri arasındaki çok taraflı ilişkilerde kardeşlik, işbirliği ve dayanışma irademizi her zeminde ortaya koymaya devam edeceğiz.” dedi.
Mamak Belediyesince yaptırılan Türkiye-Kazakistan Dostluk Parkı’nın açılışında konuşan Şentop, Türkiye ve Kazakistan arasında dostluğun pekiştirilmesi için atılan her adımın mutluluk verdiğini söyledi.
Kazakistan’ın bağımsızlığından beri ilerleyen ilişkilere kardeşlik bilinci ve duygusunun yol gösterdiğini belirten Şentop, “Soydaş ve kardeş bir devlet olarak Kazakistan’ın sevincini kendi sevincimiz bildik, Kazakistan’ın kederini kendi kederimiz gibi gördük ve hissettik. Dostluk ve kardeşlik ilişkilerimiz, gerçek bir bağ olduğunu kara günlerde de ispatlamıştır. Türkiye olarak yaşadığımız deprem felaketinde bize yürekten gelen, dost elini uzatan Kazakistan’ın gösterdiği dayanışma ve destek bizim için çok kıymetlidir.” diye konuştu.
Türk Devletleri Teşkilatında (TDT) somutlaştığı gibi hükümetler arasındaki ilişkilerin çok derin ve boyutlu olduğunu dile getiren Şentop, iki ülke arasında 10 yılı aşkın süredir yüksek düzeyli, stratejik işbirliği olduğu vurguladı.
İki ülke cumhurbaşkanının, devletleri ortak amaç ve istikamette beraberce ilerletmek için iradelerini her zaman açıkça ifade ettiğini anlatan Şentop, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Enerji ve savunma gibi alanlarda yaptığımız işbirliği, ülkelerimizin tam bağımsız duruşuna güç katmaktadır. Bu güzel parkı ziyaret eden insanlar, halkımız, Kazakistan’a ve Kazakistan halkına duyduğu kardeşlik hislerini yakından tekrar yaşayacaktır. Ankara’nın kalbinde Kazakistan’a adanmış diğer abidelerde olduğu gibi bu parkta Kazakistan’ın yüreğimiz de tuttuğu yerin nişanesi olacak, dostluğumuzu somut olarak sergileyecektir. Bugün olduğu gibi gelecekte de gerek Türkiye ve Kazakistan arasındaki ikili ilişkilerde gerekse bağımsız Türk devletleri arasındaki çok taraflı ilişkilerde kardeşlik, işbirliği ve dayanışma irademizi her zeminde ortaya koymaya devam edeceğiz.”
Programa, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Jülide Sarıeroğlu, AK Parti Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, Mamak Belediye Başkanı Murat Köse, iki ülkenin diplomatik temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.
сәуірде Анкарадағы Мамак муниципалитетінде Қазақстан-Түркия достық паркінің салтанатты ашылуы өтті. Аталған іс-шараға Түркі мемлекеттері Парламенттік Ассамблеясының ХІІ пленарлық отырысына қатысу үшін Түркияға жұмыс сапарымен келген Қазақстан Республикасының Парламент Мәжілісінің төрағасы Ерлан Қошанов пен Түркия Республикасы Ұлы Ұлттық Мәжілісінің төрағасы Мұстафа Шентоп, Мамақ муниципалитетінің төрағасы Мурат Көсе, Қазақстан Республикасының Түркиядағы Елшісі Еркебұлан Сәпиев, Түркия Республикасы Сыртқы істер министрінің орынбасары Мехмет Кемал Бозай, зиялы қауым және диаспора өкілдері, қала тұрғындары және бұқаралық ақпарат құралдары қатысты. Мәжіліс спикерлері парктің ашылу салтанатында сөйлеген сөздерінде осындай игі істер – түбі бір, мәдениеті мен тарихы ортақ тамырлас екі елдің достығы мен ынтымағын одан әрі нығайта түсетінін атап өтті. Саябақ Анкараның көне тарихи орталығы – Мамак ауданында орналасқан. Ауданы 14 мың шаршы метр. Онда отбасылық демалыс, жүгіру және дене шынықтырумен айналысу үшін барлық жағдай жасалған. Саябақта Күлтегін, Білге Қаған, Тоныкөк жазба ескерткіштері орнатылған. Сондай-ақ қазақтың ұлы ақыны Абай Құнанбайұлы мен дана философ Әл-Фарабидің мүсіндері бар.
Kazakistan’da 19 Mart’ta gerçekleştirilen parlamento seçimlerinden dolayı tebriklerini ileten Meclis Başkanı Şentop, “Yeni Meclisin, kardeş Kazak halkının esenliği ve refahı için faydalı çalışmalar yapacağından eminim. Yeni dönemin hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
Meclis Başkanı Şentop, 6 Şubat depremlerinden dolayı Kazakistan’ın desteği için de teşekkür ettiği konuşmasında, “Böylesi acıların yaşandığı bir dönemde kardeşlerimizin yanımızda olduğunu bilmek bizler için en büyük teselli kaynağı oldu” diye konuştu.
İkili ilişkiler ve bölgesel sorunların da ele alındığı görüşmede Şentop, Kazakistan’ın istikrarının hem bölgesi hem bütün Türk dünyası için büyük önem taşıdığını vurguladı. Kazakistan’ın, Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) kurumsallaşmasında öncü rolü olduğunu belirten Şentop, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözlemci üyelik statüsü almasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Şentop, “Bu kararın ardından, KKTC’nin TÜRKPA’da bulunmaması büyük bir eksiklik olurdu. Bu toplantı vesileyle, KKTC Cumhuriyet Meclisinin TÜRKPA’ya gözlemci üyeliği de inşallah tamamlanmış olur ve liderlerimizin Türk dünyası için attığı güçlü adımlara biz de ayak uydurmuş oluruz. Kuzey Kıbrıslı Türk kardeşlerimizin on yıllardır uğradığı insanlık dışı ambargo ve izolasyona Türk dünyasının razı olmadığını bundan böyle somut eylemlerimizle de göstermemiz gerektiği kanaatindeyim” dedi.
Meclis Başkanı Şentop ayrıca, parlamentolar arasında imzalanan “İşbirliği Protokolü”nün de iki ülke arasındaki temasları daha da artıracağına olan inancını dile getirdi. “Bu Protokol, iki Parlamento arasındaki dostluk ve kardeşliği güçlendirme konusunda duyduğumuz arzunun ve ortak iradenin bir göstergesidir” değerlendirmesinde bulundu.
Kazakistan Meclis Başkanı Yerlan Koşanov da konuşmasında, Türkiye’de meydana gelen deprem felaketinden dolayı üzüntülerini dile getirdi. Koşanov, ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yaptığını vurgulayarak, bunun sembolik olarak önemine işaret etti. Kazakistan Meclis Başkanı Koşanov, Türkiye’nin izlediği dış politikayı yakından takip ettiklerini ifade eden Koşanov, özellikle Ukrayna Rusya savaşı konusunda arabulucu rolüne dikkat çekti. Koşanov, parlamentolar arasında imzalanan protokolün de iki ülke ilişkilerinin temposunu daha da yükselteceğine olan inancını dile getirerek, “Protokol, parlamentolarımız arası ilişkilere ivme kazandıracaktır” dedi.
Görüşme sonrasında iki Meclis Başkanı, Kazakistan Parlamentosu ve TBMM arasında İş Birliği Protokolü’nü imzaladı.
Meclis Başkanı Şentop, Kazakistan Meclis Başkanı Koşanov ile birlikte Mamak’ta açılışı gerçekleştirilecek olan Türkiye-Kazakistan Dostluk Parkı’na kendi kullandığı TOGG araç ile geçti.
Кеше Мәжіліс төрағасы Ерлан Қошанов бастаған депутаттар тобы Анкараға, Түркі мемлекеттері Парламенттік Ассамблеясының ХІІ пленарлық отырысына қатысу үшін арнайы келді. Ұшақтан түсе сала ресми шаралар басталып кетті. Түркия Республикасы Ұлы Ұлттық Жиналысының ғимаратында екі елдің заң шығарушы органдарының басшылары – Ерлан Қошанов және Мұстафа Шентоп бастаған делегация түбір халықтардың өзара достық, экономикалық және стратегиялық байланыстарды тереңдету жайын сөз етті. Жиын соңында екіжақты ынтымақтастық туралы хаттамаға қол қойды. Кеше Анкараның тарихы терең аудандарының бірі – Мамак муниципалитетінде Қазақстан-Түркия достық саябағы ашылды. Шараның ресми ашылуында Мәжіліс төрағасы бауырлас екі тамыры терең тарихына, дипломатиялық байланысына, екі ел басшыларының берік ұстанымдарына ерекше тоқталды. Биыл Түркия Республикасының құрылғанына – 100 жыл! Осы ғасырлық саяси жеңіс қарсаңында ашылған саябақтан түбі бір бабаларымыз Күлтегін, Білге Қаған, Тоныкөктің тасқа жазып, тарихқа қаттаған рухты сөздері орын алыпты. Сонымен бірге, ұлы данышпан Әбу Насыр әл-Фараби мен һакім Абайға саябақ аумағында арнайы бюст орнатылған. 700 мың халқы бар Мамак ауданы тұрғындарының серуеніне арналған ғажайып саябақта сейілдеген жандар Қазақ-Түрік бауырластығын ешқашан ұмытпайтыны даусыз. Бүгін Ұлы Ұлттық Жиналысы ғимаратында Түркі мемлекеттері Парламенттік Ассамблеясының Кеңесі отырысы мен Түркі мемлекеттері Парламенттік Ассамблеясының ХІІ пленарлық жиына өтеді. Сол отырысқа қатысатын боламыз.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından Anadolu Ajansının global iletişim ortaklığında düzenlenen “Kültürel Kodlar ve Kadın” temalı 5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin gala yemeğine katılarak bir konuşma yaptı.
Bahariye Mevlevihanesi’nde düzenlenen programda konuşan Emine Erdoğan, tüm katılımcıları selamlayarak, yurt dışından gelen yabancı konuklara da “Hoş geldiniz” dedi.
Zirve vesilesiyle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Emine Erdoğan, KADEM’in farklı temalarla her yıl düzenlediği zirvelerin, kadınlara dair evrensel meseleleri mercek altına aldığını, kördüğüm hâline gelmiş sorunların çözümlerine işaret ettiğini söyledi.
KADEM’in bugüne kadar yaptığı çalışmalarla, büyük bir ihtiyacı karşıladığına değinen Emine Erdoğan, derneğin kadın çalışmaları alanındaki tek sesliliğe, kendi medeniyet ve inanç dünyalarından yaklaşımlarla güçlü bir cevap verdiğini, kadınların, ailenin, toplumun yanında durduğunu dile getirdi. Tüm KADEM ailesine teşekkür eden Emine Erdoğan, derneğin başarılı çalışmalarının devamını diledi.
“KADINI HAKİKATİNDEN KOPARARAK YENİDEN ŞEKİLLENDİRMEYE ÇALIŞAN BİR GÜNDEMİN İÇİNDEYİZ”
Kadınların tarih boyunca hep tartışma konusu olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya, her dönemde kadınlara dair yeni kodlar, yeni söylemler ve yeni roller üretmiştir. Buna rağmen kadınla erkeğin birbirini tamamladığı, fıtratın adalet terazisi olduğu bir dünya hâlâ kurulamadı. Maalesef, kadını hakikatinden kopararak yeniden şekillendirmeye çalışan bir gündemin içindeyiz. Kadınlar, sınırları her gün genişleyen popüler kültürün tahakkümü altında büyük mağduriyetler yaşıyorlar. Çünkü kadınlara vadedilen tüm hak, özgürlük ve başarıların ön koşulu öz kimliklerinden vazgeçmeleri. Kadınlar ötekileştirilmemek, sosyal hayattan dışlanmamak ya da işini kaybetmemek için bu koşulu kabul etmek zorunda kalıyorlar. O nedenle küreselleşmenin ve popüler kültürün, gözlerimizin önünde inşa ettiği yeni kodları, kılı kırk yararak irdelemeliyiz. Mesela, iş, teknoloji ve sanat dünyasına ait kültür kodlarının, kadınlarla ilgili neler söylediğine kulak kabartmalıyız.”
Modern dünyanın aileye yönelik tasarımının deşifre edilmesi gerektiğini belirten Emine Erdoğan, son zamanlarda öne çıkarılan rol modellere bakıldığında kadının bir özne olarak ailenin dışında, konumlandırıldığının görüldüğünü vurguladı.
Kadının emeği ev içinde kaldıysa, emeğinin de kendinin de görünmediğini dile getiren Emine Erdoğan, şunları söyledi: “İş yerlerinde kadın başarılı sayılırken, evdeki kadın hakir görülen bir konumda kalıyor. Evi ve işi arasında savrulan kadınların, ‘eşitlik’ adı altında sarf ettikleri insanüstü efor ve yaşadıkları çelişkiler göz ardı ediliyor. Benzer olarak annelik, kadının kendini gerçekleştirmesinin önündeki bir bariyer olarak sunuluyor. Evdeki kadının nesil yetiştiren, aile hayatını organize eden, her dakikası üretim ve sorumluluk dolu yaşamına tepeden bakılıyor. İşte tüm bunlar kadınları dar kalıplara mahkûm etmektir. Hayatın zenginliklerini, terazisini ve sunduğu seçenekleri yok etmektir.”
“KADINLARIMIZIN MEDENİYETİMİZ İÇİNDEKİ GÜÇLÜ VARLIĞINI HATIRLATMAMIZ GEREKİYOR”
Gerçek eşitlik ve özgürlüğün, kadınların fıtri hasletlerini korumalarına imkân sağlayacak ekosistemi oluşturmakla başladığını ifade eden Emine Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kadınların hayatın tüm alanlarında, kendi tabiatlarıyla var olmalarını sağladığımızda adalet ve denge ekseninde bir dünya zaten oluşacaktır. Hükûmetimiz bu anlayışla kadınların çalışma, sosyal ve eğitim hayatlarına yönelik reform niteliğinde iyileştirmeler yaptı. Kamusal yasakların kaldırılması da kadın meselelerinin en başta bir insan hakları mücadelesi ölçeğinde ele alınmasıyla başarıldı. Bu tecrübe, insanlık adına büyük bir kazanım olduğu gibi, evrensel bir referans noktasıdır. O nedenle bu başarılar sadece bizim gündemimiz olmamalı. El birliğiyle kadınlar adına kazandığımız hakları ve kadını örseleyen sistemlere karşı dik duruşumuzu tüm dünyaya anlatabilmemiz lazım. Zira bugün özgürlüğü sadece kendi değerleriyle tanımlayan dünyanın en medeni sayılan ülkelerinde bile kadınlar, ideolojik kıyımların kurbanı olabiliyorlar. Kamusal yasaklarla, mahalle baskısıyla, yaşamları görünmez prangalar içinde geçiyor.”
Emine Erdoğan, “Şu bir gerçek ki ana akım söylemler artık geçerliliğini yitirmiştir. Çözüm ise kadınların, hakikatlerinden koparılmadan var olabilecekleri reçeteler üretebilmektir. Dinimizin, kadın ve erkek arasında gözettiği, hassas dengeyi unutmayalım. Bizim inancımızda kadın ve erkek bir bütünün iki yarısıdır. Farklı fıtratlar ve farklı kabiliyetlerle hayatta yer alır, iş birliği içinde var olurlar. Dinimiz, kadınların ve erkeklerin, insan onuruna yaraşır hayatlar yaşamasının yollarını net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu noktada bizim ödevimiz, bu prensipleri hayata aktarmaktır” dedi.
Dünyanın önemli bir dönemeçten geçtiğini vurgulayan Emine Erdoğan, ailenin DNA’sını bozmaya, kadını aileden koparmaya çalışanların çocuklar üzerinden çok çirkin hesaplar yaptığını dile getirdi.
Kadın hakları her konuşulduğunda cinsiyet kavramını belirsizleştiren küresel hareketin ortaya atıldığına dikkati çeken Emine Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Bizler büyük bir dayanışma içinde, bu dayatmaları bertaraf edecek güçlü formüller üretmek zorundayız. En başta da kadınlarımızın kendi medeniyetimiz içindeki güçlü varlığını onlara hatırlatmamız gerekiyor. Cesareti, azmi, rikkati ve vakarıyla temayüz eden Anadolu kadını, zamanlar üstü bir rol modeldir. Topraklarımızdan geçen seyyahların tarihe bıraktığı kayıtlar, Anadolu kadınının yüzyıllar öncesinde dahi sergilediği liderliğin delilleridir. Hanım sultanların vakıf eserleri, medeniyetimizde kadınların topluma yön veren figürler olduğunu anlatır. Şifahaneler, imaretler, aşevleri, camiler ve külliyeler ile donattıkları şehirler kadının dönüştürücü gücünü gösterir. Anadolu medeniyetinde ve İslam medeniyetinde çok güçlü bir kadın tarihi var. Bu tarihin güncel söylemlerle gün yüzüne çıkarılmaması, gerçekten çok düşündürücü. Tarihimize ve medeniyetimize, mührünü vurmuş kadınların örnekliğini geleceğe aktaracak projelerin hayati olduğuna inanıyorum.”
Programa; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu, Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Azerbaycan Aile, Kadın ve Çocuk Sorunları Devlet Komitesi Başkanı Bahar Muradova, Tanzanya Toplumsal Gelişim, Toplumsal Cinsiyet, Kadın ve Özel Gruplar Bakanı Onesphoro Gwajima, Libya Sosyal İşler Bakanı Wafaa Abu Bakhr Mohamed Al Kilani’nin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler ve KADEM temsilcileri katıldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. www.kimlerburada.com Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. www.kimlerburada.com Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.